Saturday, December 30, 2006
Friday, December 29, 2006
Jumuaah&Eid Mubarak
Birgün Resülullahın (a.s.m.) terkisinde bulunuyordum.
"Ey oğul, sana bazı şeyler öğreteyim" dedi ve şöyle buyurdu:
"Sen Allah'ın emir ve yasaklarım koru ki, Allah da seni korusun.
"Allah'ın emir ve yasaklarına riayet et ki, Onun yardım ve inayetim devamlı yanında hazır bulasın.
"Bir şey isteyeceğin zaman Allah'tan iste. Bir yardım dileyeceğin zaman Allah'tan yardım dile.
"Şunu da iyi bil ki: Bir hususta yardım etmek maksadıyla bütün millet biraraya gelse Allah'ın senin için takdir etmiş olduğundan öte bir yardımda bulunamazlar.
"Sana zarar vermek maksadıyla hepsi biraraya gelseler, yine Allah'ın senin hakkında takdir ettiğinden öte bir zarar veremezler.
"Kalemler kaldırılmış, sahifeler kurumuştur. Meydana gelecek her şey önceden tesbit ve takdir edilmiştir."
Yeni yila girerken klasiktir gecmis yilin muhasebesi yapilir, yeni yil icin hedefler belirlenir.. 2006 ya gule gule derken gecirdigimiz bir yilin muhasebesini en kiymetli olan vaktimizi nasil gecirdigimize dair yapalim ki yasanacak yeni yillarda her saniyesinden hesaba cekilecegimiz zamanimizi daha akillica gecirelim..
Tum musluman aleminin Kurban bayramini tebrik ediyorum. Sevdiklerinizle birlikte coskulu, heyecanli, mutlu, huzurlu ve bol hediyeli bir bayram gecirmeniz dilegi ile..
Sunday, December 24, 2006
Greenwich Gezisi
National Maritime Museum Ingiltere'nin en onde gelen ve dunyanin en onemli denizcilik muzelerinden birisi.
25 ogrencinin katildigi gezide ilk olarak Maritime muzesi gezdirildi. Her gruba bir hoca dusecek sekilde cocuklar guruplara ayrildi. Define bulma (treasure hunt) adli onceden hazirlanan kitapcik sayesinde cocuklar eserleri tek tek arayarak kitapcigin ilgili bolumlerinde muzede bulundurulan eserler hakkinda sorulan sorulara cevap verirken ayni zamanda hocalari tarafindan bilgilendirildi.
Muzenin icerisinde deniz kuvvetlerine ait; savas gemileri, capa, uniforma, kraliyete ait saltanat kayiklari ve denizcilige ait her sey sergileniyor.
Burasi Greenwich Gozlemevi, 1675 yilinda Ingiltere Krali II. Charles tarafindan kurulmus. Greenwich'te calisan ilk astronom John Feamsteed. Kendisi yildizlarin ve diger gok cisimlerinin yerlerini tesbit ederek denizcilerin yerlerini bulmalarina yardimci oluyordu. Muze icerisinde ona ait ozel esyalari gormek mumkun.
Saat binasinin bulundugu 'O' (sifir) meridyenin gectigi tepelik bolgeden goruntu fevkalade guzel gozukuyor. Masalsi bir guzellikle serilmis ucsuz bir yesillik.. Yokus yukari cikmak biraz yorucu olsada tepeye ulasip ucsuz bucaksiz yesil ile karsi karsiya kalinca orada oturanlara inat kollarini acarak alabildigince kosmak istiyorsun..
Uluslararasi saatin ayarlandigi merkez..
Sifir Meridyen cizgisi. 1884 yılından beri baslangic meridyeneninin bu bolgeden gectigi kabul edilmektedir.
Gozlemevini de gezdikten sonra ogrencilere 45 dakikali sunum yapildi. Bu arayi firsat bilerek Saint Pauls istikametine dogru yuruyuse ciktim..
Bizim gittigimiz gun hava cok soguk fakat gunesli idi. Havalarin guzel oldugu gunler gezmek ve dinlenmek icin onde gelen mekanlardan biri olan Greenwich parki yazlari insanlarla dolup tasiyor.
Thursday, December 21, 2006
Hayirli Cumalar
The Prophet (SAW) has described this duaa: "...No Muslim will make any supplication with this call about anything, but Allaah will accept from him". (Ahmad, Tirmidhi and An Nasai).
"Yûnus, (Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrildigi için) kendisi kötülüklerken, onu bir balik yuttu" (es-Saffat,142).
Allah-u Teala'nin emri uzerine o anda denizden bir balik denizi yararak cikti ve Yunus Aleyhisselam'i incitmeden karninin icine aldi. O anda Yunus Aleyhisselam, emr-i ilahi telakki etmeden kavmini terkettiginden dolayi nefsini alabildigine kinamakla mesguldu, kalb-i rahimi titriyordu.
Burada Yûnus (a.s) hatasini anlamis ve nefsini kinamaya baslamisti. Allah-u Teala siyaneti olarak o baligi gondermisti. Yunus kulunu yutup korumasini, etini yaralamamasini, kemiklerini kirmamasini, karninda diri olarak tutmasini vahyetti. Balik da o sekilde Yunus Aleyhisselam'i korudu, denizin karanliklarinda onu diri olarak gezdirdi.
Yunus Aleyhisselam baligin karninda karar kildigi zaman oldugunu sanmisti. Uzuvlarini hareket ettirince hayatta oldugunu anladi ve hemen secdeye kapandi. Butun mevcudiyetiyle Allah-u Teala'ya yonelip tevbe ve istigfarda bulundu. Bir taraftan gecenin karanligi, bir taraftan denizin dibinin karanligi, bir taraftan da bulundugu yerin karanligi kusatmisti kendisini.. Baligin karnindaki karanliklarda:
"Allah'im! Senden baska ilâh yoktur. Sen butun noksan sifatlardan munezzehsin, ben hata ettim, zalimlerden oldum!" (el-Enbiyâ, 87) diye dua etmeye ve Allah'a yalvarmaya basladi. Bu sekilde imân ve inançla Allah'a siginmasi neticesinde, Yüce Allah onu affetmist. Yûnus (a.s)'in duasinin kabul edildigi ve Allah tarafindan bagislandigi, Kur'ân'da söyle dile getirilmistir:
"Biz de onun duasini kabul ettik ve onu tasadan kurtardik. iste biz, Insanlari böyle kurtaririz" (el-Enbiyâ, 88).
"Eger tesbih edenlerden olmasaydi, (Insanlarin) yeniden diriltilecekleri güne kadar onun karninda kalirdi" (es-Saffat,143,144).
Gücü her seye yeten Yüce Allah, baligin karnindaki Yûnus (a.s)'i öldürmedi. Bir süre sonra balik onu agzi ile sahile birakmisti. Onun kurtulus ve daha sonraki hafi, Kur'ân'da söyle haber verilmistir:
"(Ama baligin karninda bizi andi, tesbih etti), biz de onu hasta bir halde agaçsiz, bos bir yere attik ve üzerine (gölge yapmasi için) kabak türünden bir agaç bitirdik" (es-Saffat,145,146).
Kaynak: Kalblerin Anahtari Kisas-i enbiya, Omer Ongut
Tuesday, December 19, 2006
yerli-yabanci vatandaslar Hz İsa’yi hatirladi..
Program Hz. Isa a.s ve Hz. Meryem’in Kuran-i Kerimden yasantilari aktarilarak basladi. Katilimcilara cagri (the message) filminden bir bolum izlettirildi.
Islam’in yayildigi donemlerde ilk musluman olanlarin Mekke’den kacip Habesistan krali Necasi’ye sigindigi olayi anlatan film sunumunda, muslumanlarala Hristiyanlarin ilk kez bir araya gelip konusmalarini sahne alan bolum anlatildi.
Filmin ardindan Ilknur Kahraman kursuye cikarak Kuran-i Kerim’den Hz. Meryem’i anlatan olayi katilimcilara aktardi. Hz.Meryem’in eline hic bir erkek eli degmemis olmasina ragmen Hz Isa’yi(as)dunyaya getirdigi sirada yasanan olaylari alinti yapti ve Allah tarafindan olan Hz. Isa’nin(as) mucizevi dogusunu anlatti. Ardindan kursuye gecen Father Brian, Hz.Isa(as)ve Hz.Muhammed’in(sav)yasantilarindan gunumuze baglantilar kurdu. Konusmacilarin ardindan katilimcilar kendi aralarinda diyalog adina faydali bulduklari konusmalar yaptilar.
Programin sonunda ise tum katilimcilar el ele tutusarak daire icerisinde sevgi ve hosgoru mesajini verdi. Davetliler bu tur etkinliklerin sık sık duzenlenmesi gerektigini dile getirdiler. Bu arada programin basinda misafirlere Turk mutfagina ozgu yiyecek ve icecek ikrami yapildi.
Sunday, December 17, 2006
Cocuklar icin faydali siteler..
Jigsaw of Kabaa
Pictures of kaaba for colouring in
Non Fiction (Recount) of Hajj
The Hajj website (good virtual hajj, particularly good for KS2)
Thursday, December 14, 2006
Cumaniz hayr ola..
Mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler...
Tuesday, December 12, 2006
Zen story, A cup of Tea
The master prepared tea, and while serving the tea he began to explain, but the learned man kept on interrupting him with his own opinions. So the master poured his visitor's cup full, and then kept on pouring.
The learned man watched the overflow until he no longer could restrain himself, "It is overfull, No more will go in!" he exclaimed.
To this the master responded by saying ; "Like this cup, you are full of your own opinions and speculations. How can I show you anything unless you first empty your cup?"
Seyh, hayatin hikmet ve sirlarini derinlemesine ogrenmek amacinda olan bir alimi huzuruna kabul eder.
Seyh cay hazirlar.. cayi ikram ederken konusmaya baslar ancak alim kisi surekli kendi fikirleriyle konusmayi boler. Seyh misafirinin bardagini agzina kadar doldurur.. tasana kadar doldurmaya devam eder..
Alim tasmakta olan bardaga bakar ve dayanamayarak “ bardak doldu, daha fazlasini almaz” der hayret ifadesiyle..
Buna karsilik seyh; “sen de bu bardak gibi kendi fikir ve dusuncelerinle dolup tasmissin. Bardagini bosaltmazsan sana neyi nasil gosterebilirim ki..?
*An Other Cup Y U S U F by Yusuf Islam
Purification of the Heart
Purification of the Heart'in yazari; California’da yasayan Hamza Yusuf Zaytuna enstitusunun kurucusu. Kendini islami bilimlerin dogru olarak anlatilmasi ve ogretilmesi icin adamıs bir muhtedi.
Kitap, kalbin psikolojik hastalıklarını ve tedavi yontemlerini, Islâmi bakis acisi ile kesfediyor. Incelenen hastalıklar; cimrilik, haset, dusmanlik, hainlik/ihanet, kin/nefret, kotuluk, gosteris, acgozluluk, sehvet ve diger sikintilarin insanlarda taarruz edis ve kontrolunu iceriyor. Bu hastaliklarin nedenleri ve careleri incelenerek etkili yontemler sunuyor. İslamiyetin bu tür psikolojik problemlere ve manevi hastalıklara nasıl çare olduğunu herkesin anlayabilecegi sekilde anlatiyor.
Sevgili Rosygarden son postunda, yazdigim ingilizce yazilardan (cuma mesajlari) daha cok etkilendigini belirtmis. Bu nedenle onun icin kitabin arka kapagindan alinti yapiyorum. Daha fazla bilgi ve kitabi satin almak icin Amazon.com sitesini inceleyebilirsiniz.
"If we examine the trials and tribulations all over earth, we’ll find they are rooted in human hearts. Covetousness, the desire to aggress and exploit, the longing to pilfer natural resources, the inordinate love of wealth, and other maladies are manifestations of diseases found nowhere but in the heart.
Every criminal, miser, abuser, scoffer, embezzler, and hateful person does what he or she does because of a diseased heart. So if you want to change our world, do not begin by rectifying the outward. Instead, change the condition of the inward. It is from the unseen world that the phenomenal world emerges, and it is from the unseen realm of our hearts that all actions spring. . . .
We of the modern world are reluctant to ask ourselves—when we look at the terrible things happening—“Why do they occur?” And if we ask that with sincerity, the answer will come back in no uncertain terms: all of this is from our own selves. In so many ways, we have brought this upon ourselves. This is the only empowering position that we can take."
— Excerpted from Hamza Yusuf’s Introduction
Monday, December 11, 2006
Saturday, December 09, 2006
davetiye
Sizleri yeni acilmis olan nur pinarindan damlalar adli sayfam ile tanistirmak istiyorum.. Amacim her hafta risale-i nurdan bir vecize islemek. Yorum durumuna gore yeni vecize asmayi dusunuyorum. Bunu kendi sayfamda da yapabilirdim ancak bu sekilde ozel ve yeni sayfanin daha faydali olacagini dusundum. Diger konular ile karismamis olur hem boylelikle her vecize bir hafta askida kalir. Hayirli olsun. Hepimiz istifade ederiz ins.
"Komsu komsunun bloguna muhtactir" demis atalarimiz :P veya pek yakinda diyecekler :) benim komsularim ariftir dolayisiyla daha fazla tarif istemezler bilirim :) giris ucreti de almiyoruz ustelik her ay en cok yorum yazana cam sakizi coban armagani odul dusunuyorum.. E o halde nur deryasina buyrun efendim.
Thursday, December 07, 2006
Jumuaah Mubarak
Surely in the breasts of humanity is a lump of flesh, if sound then the whole body is sound, and if corrupt then the whole body is corrupt. Is it not the heart? (Prophet Muhammad s.a.w.)
Blessed are the pure at heart, for they shall see God. (Jesus)
Wednesday, December 06, 2006
iletisim..
Sucluluk psikolojisi konulu etkinlige katilanlar..
Sevgili Gonul Pinari SUÇLU AYAĞA KALK ! baslikli yazisi ile
bizleri tefekkure surukluyor. İçinde bir vicdan mahkemesi kurmuş, kendi kendini yargılayan bir gencin hikayesini anlatiyor. Hikayenin bir bolumunde kendi kendine soyle diyor “Demek ki nefes aldığım havanın, lıkır lıkır içtiğim suyun, ışığından ve ısısından istifade ettiğim güneşin de bir bedeli varmış, ben şimdiye kadar böyle bir bedel ödemedim, demek ki bana ait olmayan malları sahiplenmişim, yani gasbetmişim, ben bir suçluyum” diye düşünmeye başladı.
Mutlaka okunmasi gereken bu yaziyi yazan Gonul Pinarina tesekkur ediyor, aramiza yeni katildigi icin tekrar hos geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.
*****
Sevgili Mislina yazisinda 21.yy Türkiye’sinde Müslümanlara yönelik yasanan yasaklar ve kişi hak ve özgürlüklerin engellendiginden bahsediyor. Ortulu ve imam hatipli olarak kendisi de bu yasaklardan nasibini aldigini dile getiren yazisinda OSS sinavinda puaninin kesilmesiyle birlikte istedigi bolume giremedigini; bu nedenle suclu hissettirilmeye calisildigi ancak guclu imani sayesinde buhran yasamadigini anlatiyor.
Yazisinin sonundan alinti yapmak istiyorum; "Müslüman Osmanlı 600 yıl boyunca varlığını sürdürdü ve halen daha izleri devam etmekte.İşte İslam’ın gücü.Sevgi, saygı, barış, huzur, hoşgörü dini.Allah’ın dini.Bir millet ancak onunla hayat bulup değer kazanabilir.Firavunlar her çağda varolmuştur.Ama baki kalan Allah’a teslimiyet ve O’nun için yaşamak.Adı için yaşamak…"
*****
Sevgili hayal Suçluyum!...Vurun Beni!... baslikli yazisinda kendine has tarzi ile hissetmemiz gereken sucluluk duygularini cok guzel ozetlemis.. Hissetmemiz gereken diyorum cunku Dünyanın öteki ucundaki kardeşinin ayağına bir diken batsa; acısını yüreğinde hisseden insanlardan olmaliyiz.
Olduğum gibi görünmediğim ve hatta göründüğüm gibi de olmadığım için .. ahde vefa gösteremediğim, nefsimi terbiye edemedigim icin, zulmün tankları önünde ezilmeyi göze alamadığım icin vs vs.. diye devam eden yazisini mutlaka okumalisiniz. Ayrica hayal hanfendinin surekli guncelledigi yeni sitesini ziyaret etmeyi ihmal etmeyin lutfen.
*****
Panikyok ise Suçluluk duygusuna kapılmak mesele değil, kapılamamak mesele... Tum insan davranislarindan bulunan iki ozellikten bahseden yazisinda cozum olarak affetmeyi oneriyor. “"affetmek" derim kanımca... insan, suskun bir vicdanla hatasının farkına varıp, pişmanlık duyup, bir daha yapmamak üzere kendisini bağışlamalıdır... aksi taktirde ya kendisinden nefret eden bir benlik ortaya çıkacaktır, ya da benliği onu bir ejdarha gibi yutup kendine katacaktır... kendisiyle barış içinde yaşayan bir insan, dışarıyla da barışık olur... suç işlemekten daha çok kaçınır...”
panikyok da aramiza yeni katilan arkadaslarimizdan. Size de hosgeldiniz diyorum..
*****
Suçlu Olmak Vardır. Ama, Suç Cezasız da Kalmaz baslikli yazisi ile sayin Kazim Mizrak her insanin hayatinin bir noktasinda hata yapip sucluluk duyabilecegini isliyor. Insan oglunun fani olusuna dikkat cekiyor ve hak ile batili ayirt etmemizi ima ediyor. Yazisinda en cok begendigim su ifade oldu ;
“Hadi yemek koktu bozuldu diye çöpe atıyoruz da, insan bu kardeşim; maydanoz değil ki, öyle ektimmi toprağa altı günde boy versin. Bir insan kaç senede yetişiyor; o ayıbı var, şu kusuru var diye onu bunu defterden silersek geriye bir tek kendimiz kalırız!”
*****
Sevgili Rosygarden suclulugu ustesinden gelemediğimiz, bastıramadığımız, yok edemediğimiz duygularımızdan biri olarak tarif etmis. “Aslında "suçluluk hissiyatı" bir açıdan baktığımızda bir nimet, Rabbimizin bir ihsanı... Bizi tövbeye, tövbe etmeye sevkeden duygu... Bu duygu olmasaydı günahlarımızdan sonra nasıl tövbe ederdik? Nasıl yanlışlarımızı farkedip bunlardan dönerdik? Diye soruyor..
*****
Sevgili Ayse etkinlige Serdar Yıldırım’in hikayesi ile katildi. Hikaye akvaryum baliklari arasinda gecen diyaloglarla anlamli mesajlar veriyor. Baliklar da sucluluk duygusunu hissedebiliyormus demek ki. Asagida temiz kalpli Lepistesin ogutlerinden biri;
‘ Efendiciğim, söyleyiver olsun bitsin, deyiver, hadi söyleyiver. ‘Eğer onun sesini duymamazlıktan gelir de, karşındakine kötü bir söz söylemezsen o sana küsmez, bir başka olayda yine seni yanlış yönlendirmek için fırsat kollar. Bir de devamlı olarak yanlış yapıp da yaptıkları yanlışları kabul etmeyenler, doğru olduğunu söyleyenler var. Bunlara tavsiyem şu olacak: Bilgiçlik taslamayın. Önce iyilik nedir, nasıl iyi olunur, iyi biri olmak için gerekenler nelerdir…bunları güzelce bir öğrenin sonra kendi davranışlarınızla kıyaslayın. “
*****
"etten bir kafes içerisinde çırpınan aciz bir ruh"
Sevgili Guzellik Uykusu yazisina Cemil Meric’in sozu ile basliyor. “Cemil Hocanın tanımı etrafında gidip gidip geliyorum, etten bir kafes içinde çırpınıyorum, aciz bir şekilde. diyor." Insan icin en kiymetli armaganin zaman oldugunu belirterek zamani daha iyi kullanabilecegini ve geriye dönüp baktığında hep zamana karşı bir pişmanlık duyduygunu dile getiriyor. Bizlerde bu noktada kendi muhasebemizi cok iyi yapmaliyiz.
Yaziyi okurken Efendimizin (sav) hadisini hatirladim. “Bes seyden once bes seyin kiymetini bil’ Hastlanmadan once sihhatin kiymetini, Olmeden once hayatin kiymetini, Mesgul olmadan once zamanin kiymetini, ihtiyarlamadan once gencligin kiymetini, Fakirlesmeden once zenginligin kiymetini..!
Etkinlige katilan herkese tesekkur ediyor; yazilari okuyanlari dusunceye sevk etmesini diliyorum. Ellerinize yureginize saglik. Ocak ayinda gorusmek uzere hos kalin ;)
Not; Ozetleri cikartmada gecikmemin nedeni; 1. uni, 2. kurs ve 3. romantik olayim derken yagmurda islanip sifayi kapmamdan kaynaklaniyor.
Saturday, December 02, 2006
Cinaralti Sohbetleri III - Sucluluk psikolojisi
Hayatta her sey o kadar hizli degisiyor ki, yillarin degil gunlerin bile ardindan yetismek mumkun olmuyor. Her sabah kalktigimizda hayatimiza yeni bir teknolojinin girdigini goruyor, yeni bir hayat tarzi ile tanisiyoruz. Aile hayati, anne baba ve cocuk iliskileri, orf ve âdetler gibi sosyal bunyemiz de kabuk degistiriyor. Bu degisimler olurken, cok onemli bazi degerlerimiz de degisiyor, kimisi yok oluyor, kimisi bozuluyor.
Bunlarin basinda aile saadeti ve cocuk yetistirmek gibi temel konular gelmektedir. Zira aile toplumun cekirdegidir. Cekirdek bozuldugu zaman meyve de bozulacak, yabani bir hale gelecektir. Hizli degisim temposu icinde cocuklarini ihmal eden ve onlara gerekli ilgiyi gosterip faydali bilgiyi ogretmeyen anne ve babalar, daha sonra ne kadar pisman olsalar da bunu telafi etme imkani bulamayacaklardir. Belki bu sucluluk duygusu omur boyu beyinlerini kemirmeye devam edecektir.
Yarin “ keske” diyerek pismanlik atesi ile pismemek icin bugunu iyi degerlendirmek zorundayiz. Bilgi caginin verdigi guzel imkanlari mumkun oldugunca degerlendirerek once kendimizi, sonra da cocuklarimizi en iyi sekilde egitmeliyiz. Esasinda cocuk egitimi basli basina bir ihtisas alanidir. Universitelerde pedogoji kursuleri kurulmakta, cocukla nasil iletisim kurulmasi gerektigi bilimin isigi altinda arastirilmaktadir.
Hayattaki hizli gelisim ve degisim belki en fazla kucuk beyinlerde ve minik kalplerde tesir etmektedir. Bu degisimlerin musbet yone kanalize edilebilmesi, ancak bilincli anne babanin yapabilecegi bir istir.
Bu gun tv de haberleri izlerken kapkac yapan, bir kosede tiner ceken, ceteler kurup harac kesen cocuklari gordukce belki onlara ofke ile bakiyoruz. Polis yakaliyor, hakim saliveriyor diye adalet sistemine kiziyoruz. Belki de “yola gelmez bunlar” diye dusunerek ofkemize, bir tutam da umutsuzluk katiyoruz.
Ama o cocuklarin da bizim icimizden ciktigini, onlarin da bir anne ve babadan dunyaya geldigini dusunup, buyukleri hic sorguya cekmiyoruz. O kucucuk cocuklar buyuk suclar islerken sadece onlara “suclu” deyip kendimizi temize cikartiyorsak, haksizlik yapiyoruz demektir. Cocuklar sucluysa, onlara sahip cikmayan buyuk insanlar da pek masum degildir oyleyse. Akli sonmemis, vicdani olmemis olan buyukler, kendilerini kucuklerden daha suclu hissetmelidir.
Bir anne veya baba, “ buyuk bir suc isleyen cocugu karsisina alip ” ne istediysen aldik, ne ihtiyacin varsa karsiladik, neyini eksik ettik de boyle yapiyorsun” dedigi zaman cocuk da onlara donup “ sevgiyi eksik ettiniz, harami helali ogretmediniz, kul hakkini bildirmediniz” diyebiliyorsa, acaba cocuk mu sucludur, yoksa onu yetistiren ailesi veya ogretmenleri mi?
Sucluluk duygusu aslinda insanin fitratindaki bir kontrol mekanizmasidir. Insan yaptigi bir isin yanlis olabilecegini bu mekanizma sayesinde anlar ve davranisina bir anlam yukler. Bir fiil ve davranis sonunda birisi zarar goruyor ve bu zarara sebep olanin da icinde bir aci, yureginde bir daralma meydana geliyorsa, bu iyiye isarettir. Bas agrisi ve ates, nasil bir hastaligin habercisi ise, sucluluk duygusu da yapilan bir yanlisi haber verir bizlere. Boyle bir sucluluk duygusu karsisinda yerimizde durmamali, yanlisi kabullenip ona teslim olmamaliyiz. Elbette, huzurun basladigi bir cizgi vardir otelerde, iste bu cizgiyi buyuk bir inancla ve sabirla aramaliyiz.
Cocuklarimiz icin de ayni davranis bicimi gecerlidir. Onlar da hata yapar, suc isler, bazen âsi olur, isyan ederler. Ama cocuklarin yuregi buyuklerden daha temizdir. Onlara yaptiklarinin yanlis oldugu guzel bir sekilde ifade ve izah edilirse, cabuk duzelirler. Yanlistan cabuk donerler. Bu da yine buyuklere dusen bir vazifedir.
Topluma veya bireye karsi islenen bir sucu hos gormeyelim, suclulari korumayalim ama, suc isleyen bir insani da aramizdan dislayip atmayalim. Belki o kisi hatasindan donecek, pisman olacak, bundan sonra duzgun bir yol sececektir. Ama bir defa suc isledi diye ona baska bir sans verilmezse bundan sonra da suc islemesi tesvik edilmis olacaktir. O zaman onu dislayanlar ve suca tesvik etmis olanlar daha buyuk bir suc islemis olurlar.
Cenabi Hak, gunahkâr kullarini tovbe etmek sartiyla affediyor. Onlari hic gunah islememis gibi kabul ediyor. Biz de gerek kendimiz, gerek baskalarini affetmesini bilelim.
Friday, December 01, 2006
Kurs. kurs, kurs..
2 ay once kayidimi yaptirdigim kursa carsamba gunu basladim. Kursun adi "Islamic councelling" yani Islami terapistlik kursu. Turkce de tam karsiligi danisman oluyor. Uzun zamandir istedigim bir kurs oldugundan buyuk bir hevesle kayit olup katildim. Ilk ders izlenimlerim cok olumlu gecti. Aslinda universite bittikten sonra bu alanda egitim almayi dusunuyordum ancak bu kursun ozelligi musluman bir kurum olan Muslim Welfare tarafindan duzenleniyor olmasi. Kurum 30 sene once kuruldugunda bina bir kac kisi ile sosyallesmek icin kullaniliyormus. Sonrasinda tanisan kaynasan bu kisilerin sayilari artarak bir cok projeye imza atmislar. Mutlu aile projesi anneleri egitmek, cocuk disiplini, ahlak ve terbiye hususlarinda bayanlara kurs sagliyor. Evlilik ve buna benzer pek cok kurslari mevcut. Katildigim kursun orijinal fiyati 700 pound olmasina ragmen sadece 50 pound odedik. Muslumanlari tesvik amacli duzenlenen bu kurs icin hukumetten yardim alinmis. Fiyati cok cazip geldigi icin kacirmak istemedim. Muslumanin sorunu oldugunda kendi toplumundan yardim talebinde bulunacaktir. Onu en iyi kendi kulturunden dininden biri anlayacaktir.
Grup 15 ogrenciden olusuyor. Sinifta Tek Turk benim. Diger ogrencilerin cogu Asya kokenli. Banglades, Pakistan ve Hindistan’li. Hocamiz Irlanda’li; kendi muayenehanesi var, psikoterapistlik yapiyor ve kolejde ogretmen. Ayrica alkole karsi tedavi merkezinde de calistigini soyledi. Derse baslamadan once hocanin ilk sordugu soru dikkatimi cekti. “Saat kacta namaz kilacaksiniz, derse kacta ara vermemi istersiniz?” Yan taraf mescid olmasi nedeniyle ezan ile birlikte derse 20 dk ara verildi. Kursa katilanlar arasinda avukat, psikiyatrist, psikoloji mastir ogrencisi ve imam da bulunuyor. Digerlerinin mesleklerini hatirlayamiyorum su an ama hepsinin hali hazirda bir kariyeri vardi. Kendilerini tanitirken 15 kisi ayni sekilde “toplumumuzda musluman terapistlere cok ihtiyac var, bu alanda ihtiyacin ve talebin cok olmasi nedeniyle burada bulunmaktayim” dediler.
Avukat ve psikiyatrist (daha once operator imis) olan bayan ile ders arasinda sohbet ettik. Avukat muvekkilerine, psikiyatrist ise hastalarina daha faydali olmak, onlarin sorunlariyla daha yakindan ilgilenerek yardimci olmak ve profesyonel terapi etmek icin bu kursu tercih ettiklerini soylediler.
Grup arkadaslari ile hemen kaynastik. Hepimiz ayni dine mensup olsak da pek cok farkli ilgi alanlari, ihtiyaclari olan insanlariz. Ilk derste etkilesim oldukca iyiydi. Bu kursun oncelikle kendimi tanimam acisindan cok faydasi olacagini dusunuyorum. Uzman bir terapist olabilmenin yolu ilk olarak kendini tanimaktan geciyor. Kursun 2. yilinda bu nedenle ogrencilerin ogretimlerine son verdigini soyledi hocamiz. Herhalde kendi kendileri ile yuzlesemedikleri ve gerceklerden korkup kabul edemedikleri icin diye dusundum..
En buyuk ilim kendini bilmektir. Yunus Emre'nin de dedigi gibi; "İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendini bilmezsin, Bu nice okumaktır."
Gunluk yasamda herkes kendisini terapist ilan edebiliyor. “az once arkadasimla 1 saat telefonda gorusup onu terapi yaptim” yahut “ben cok iyi terapi yaparim, derdini bana anlatabilirsin” tarzinda cumleler duyariz. Terapi sadece dinlemeden ibaret gibi gorunsede, temelinde; psikoloji, psikoterapi egitimi ve yaklasimi gerektigi bilimsel olarak kanitlanmistir. Bu yuzden Islami terapinin modern psikoloiji ile muslumanlarin inanc ve prensiplerini devamlı olarak bir arada ve uyum icerisinde kapsamasi gerekiyor.
Her hafta kurs sonrasi ogrendiklerimle ilgili dusunce ve hissettiklerimi yazmaya devam edecegim.
Saglicakla..
sen BENI sevmiyorsun
maturidi ve eşari itikadi iki mezhep
hüsün kubuh meselesi (güzellik ve çirkinlik)
mesela bir çiçek neden güzel?
maturidi derki; allah ona güzel dediği için güzeldir
eşari derki; hayır zatında güzellik olduğu için allah ona güzel demiştir
ben şimdi bir cicegi neden sevmek zorundayım diye düşündüğümde
neden?
çünkü ben güzeli sevmeyeceksem
mahbub
Thursday, November 30, 2006
Jumuaah Mubarak
Dostlarla yapılan sohbetle boy ölçüşecek bir güzel davranış daha yoktur. Onların ayrılığı kadar da keder veren birşey yoktur. (Imam Şafii)
Wednesday, November 29, 2006
Kadın Zihni
| |||||
Psikiyatr Luan Brizendine, 'Kadın Zihni' adlı kitabında, kadınların daha hızlı konuştuklarını ve bunun için daha çok beyin hücresi kullandıklarını belirtiyor. Kadınların erkeklerden daha konuşkan olmasının nedenini ise beyindeki kalıtsal farklılıklara bağlıyor. Bu farklılığın da erkeklik hormonu testosterona dayandığını bildiriyor. Yazar, testosteronun beynin duymayla ilgili bölümünü küçülttüğünü, bunun da erkekleri eşlerinin sözlerine 'sağır' kıldığını savunuyor. |
Tuesday, November 28, 2006
Dunyanin Meshur Hafizlarindan Kuran Ziyafeti
Dun aksam Birlesik Krallik’ta ilk defa duzenlenen unlu hafizlarin sundugu Kuran programina katildim. Her yil farkli ulkelerde kutlanan program ilk kez Londra'da gerceklestigi icin yogun katilimci vardi. Programi kisaca anlatmak istiyorum.
Londra’da bulunan Aziziye Camii hafizlarından hafiz Mehmet Ali Bal’ın Kuran-i Kerim okumasıyla acilis yapildi.
Daha sonra kursuye cikan IGMG baskani Ibrahim Mustafa; Hak ile batili ayiran kuran-i kerim olcusunden kisaca bahsederek; “bolunmeyin, parcalanmayin, yutulmaya musait olmayin. Geleceginiz aydinlik ve gul medeniyetinde olsun” diye seslendi.
Baskanin konusmasinin ardindan Kurban kampanyasi ile ilgili sinevizyon gosterimi sunuldu. Filmde; kurban bayrami, ummet ruhu ile hareket ve yardimlasmanin onemi vurgulandi. 306 bolgede teskilatlanan IMGB’nin dunya uzerinde pek cok ulkeye ulastirdigi yardimlari izledik..
2006 da 63 ulkede 77 bini askin kurban kesilmis., yani bu 10-12 milyon insana ulasmis demek oluyor. Bu seneki hedefleri ise bu sayinin 100 bine ulasmasi.
Daha sonra kursuye baskan yardimcisi Hulusi Unye cikti, Londra’nin siki tarafigine, calisma gunune denk gelmesine ragmen programa katilimcinin cok olmasindan duydugu minneti dile getirdi. Konusmasina “Kuran kendisini dinletecek insanlari buluyor, cunku bu oyle bir kitaptir ki kendisinden asla suphe yoktur. Sizin en hayirliniz kurani ogrenen ve ogretendir hadisini hatirlatti. Yeryuzunde kuran okundugu ve dinlendigi zaman tek ibadet yerine gecen kitaptir. Her harfine 10 hasena vardir.. Uk’de ilk kez kutlanan bu program ilk olarak Almanya’da basladi, sonra Tr’ye ulasti.. Tr’de kurani kerimi dinlemek icin 40 binler futbol sahasini doldurur hale geldi. Allah (cc) ardi arkasinin kesilmeksizin devam etmesini nasip eylesin” dedi.. Ayrica konusmasinda “ yeryuzunde insanlar dunya-ahiret saadeti sagliyacak pek cok seyden mahrum. Dunya yeniden kurana muhtac, dunya yeniden dirilmeyi bekliyor. Bunun icin aydan yahut baska gezegenlerden kimse gelip kurani tanitmayacak. Bunu bizler yapacagiz. Gul veren elde bir miktar gul kokusu kalir; bu nedenle tas atanlara gul atalim.. “ mesajini verdi..
Unye’den sonra kursuye cikan IGMG Avrupa Koordinatoru Ali Borek; Programin organizesinde emegi katkisi gecen herkese tesekkur etti. Avusturya, Almanya, Balkan ulkeleri vs olmak uzere 3 yildir 600 program duzenlendigini belirtti. Programlar kuran asiklari ile dolup cogu canli yayinda izlendi. Bu tur programlarin hedefleri Borek tarafindan soyle siralandi;
1) Kuran icin hizmet etmek
2) Kurani anlatmak ve insanlara anlatmak
3) Guzel sesleri ile degerli hafizlari dinleyen cocuklarin istifadesi yani iyi bir rol model olmalari..
Konuk hafizlari dinlemek icin sabirsizlanan izleyiciler cok uzaklardan gelen hafiz Abdurrahman Sadien’i buyuk bir coskuyla karsiladi. Guney Afrika’li hafiz 1959 dogumlu evli ve 4 cocuk babasi. Misir’da dunya kuran yarismasinda 1. olan Sadien 20 ulkede kuran okuyor.
2. hafiz Tahran'da dogan Iran’li Ahmet Ebul Kasimi. Misir'in unlu hafizlarindan etkilenerek Kuran egitimi aldi. Malezya’nin baskentinde dunya kuran yarismasinda 1. oldu. Iran tv ekranlarinda resmi olarak kuran okuyan Ebul Kasimi 25 ulkede kuran okumakla birlikte kuran yarismalarinda hakemlik yapiyor. Evli ve 2 cocuk babasi.
3. hafiz Syed Sadakat Ali, Pakistan’in resmi kuran okuyucusu. 5 cocuk sahibi Ali Banglades’te dunya kuran 1. oldu ve 40 ulkede kuran okuyor.
Fatih Colak profesor oldugu universiteden izin alamadigi icin programa katilamadi. Onun yerine Misir’li Ahmet Nania davet edildi ancak hastaligindan dolayi o da programa katilamadi.
Hafizlar kuran okurken dinleyiciler tekbirler ile eslik etti. Ertesi gun is guc olmasina ragmen davetliler programin sonuna kadar salondan ayrilmadi..
Hafizlar makam ve nagmeleriyle kuran-i kerimi muhtesem sesleriyle okudular. Kuran’a hizmet edenlere Allah yardim eder. Rabbim programda emegi gecen, uzaklardan okumaya dinlemeye gelen herkese yardimci olsun.
Sefahat, rezalet ve azginlik icinde kendinden baska kimseyi dusunmeyen benciller var. Manevi lezzetleri tatmamis nice insanlar var.. Bizler muslumaniz. Yeryuzunun onur abideleriyiz. Her insane fitratta kardesimizdir. Ufkumuzu yedi kat semalara cikartan..gozumuzun nuru Kur’an-I kerimi okuyalim, anlayalim ve ogretelim. Ummet ruhu ile hareket etmeyi Rabbim nasip eylesin. Dunyanin bir yerinde kardesinin ayagina diken batsa dunyanin baska bir yerinde olmamiza ragmen bunu hisseden ve uzulen bir ummetin zumreleriyiz. Rabbim sana sukurler olsun bizi sukredenlerden ettin.
Ladybird Londra'dan bildiriyor.. Evet simdi soz sizlerin :)
Not; Sahne perdelerinin acilmasinin ardindan fotograf cekecegim telefonun sarji bitti. Ilk hafizi kardesimin telefonu ile sesli kayit ettik. Onu da en yakin zamanda you tube sitesine aktaracagim ins.
Sunday, November 26, 2006
Dile gul yahut bal koymak..
Soyledigin her soz dogru olsun ama her dogruyu her yerde soyleme.
Kabul gormeyecegini bilmedigin yerde hic bir sey soyleme.
Konusma; soz sanatini, edeb, adab, usul ve sozlerin turunu bilmektir.
Aci biber gibi sozler; lafzi tatli ve manasi igne gibi batiran.. Dil yayindan cikan ok muhatabinin yuregini paramparca eder..
Ironi sozler; lafzi tatli manasi aci sozlerdir..
Lafzi biber manasi seker sozler; Niyeti iyidir halistir, incinme dostun dogru sozune, dogru soz insana batar. Her kim bu dunyada keskindir disi mutlak bir belaya catar demisler.. Hosgorulu, mulayim bir ortam varken ofke kine ne gerek var. Disleri kirmak lazim.
Bir de:
Ozu de tatli kendi de tatli sozler vardir; cennetten geliyor gibi konusmak..Agizdan bal akmak.. (Yumusak olarak teblig et.. Firavun’a bile giderken )
Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır. İsra 17/53
Tatli, hos soz kokleri saglam ve dallari goge dogru uzanmis bir agaca benzer ki o agac Rabbinin izniyle her zaman yemis verecektir. Sevimsiz cirkin bir soz de yerden koparilmis ve hic sebati karari olmayan kotu bir agac gibidir.
Sahip oldugun tek arac cekic ise her seyi civi olarak gorursun (kendini mukemmel gorur, baskalarini kotu)
Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, acelesi de yoktur. Bakara 2/263
"Tatli dil yilani deliginden cikartir" demisler.. Agzindan bal akan, tatli dlli insanlarin sozleri gonullere ulastiginda bahar cicekleri actirir. En kati yurekleri bile yumusatir.. sekillendirir..
Unutmayalim kalbten kalbe yol oldugu gibi dilden kalbe de bir yol vardir.. Gonlu yumusaklardan olabilme duasi ile..
Saturday, November 25, 2006
Orelim gencleselim :D
Haberin devami >>>>
Huzun..
Bu fotograflari bir kac gun once evimin onunde cep telefonum ile cektim. Goruldugu uzere burada halen sonbahar. Hepimiz bu fotograflardaki yapraklar gibi sararip solacagiz bir gun.. Kainati her an yeniden yaratan, yeniden boyayan Mevlam ne guzel ornekler sergiliyor. Insan; zenginliklerle sergilenmis su kainata, guzel ciceklere, boceklere, civildasan kuslara, bahardaki sevince, guz mevsiminde ki huzne, gordugu, tattigi, duydugu ve hissettiklerine karsi duyarsiz kalamiyor.. kalmamali..!
Friday, November 24, 2006
Gribe karşı elmalı bitki çayı için
Antibiyotik yerine aspirin türü hafif ağrı kesici ilaçlar ve su, limonata, meyve suyu, ıhlamur gibi bol sıvı tüketilmelidir. Grip ve öksürüğe karşı evdeki bitkilerden de etkili ilaçlar yapılabilir. Örneğin, elma kabuğunu ıhlamur ile kaynatıp içine limon damlatılır. İçerken şeker yerine bal ilave edilir. Bu karışım en iyi öksürük şurubu ve yumuşatıcıdır. Bu, bol sulu bitki çayı, balgamı sulandırarak daha çabuk dışarı akmasını sağlar. Böylece akciğerler iyi havalanır ve öksürük daha çabuk geçer. Zira, biriken balgamlar solunum yollarını zedeleyerek öksürüğe sebep olur. Limon, en fazla antiseptik (mikrop kırıcı) özelliğe sahip meyvedir. Soğuk kış günlerinin koruyucu meyvesidir. C vitamini bakımından zengin oluşu ile nezlenin ve ateşin en etkili silahıdır. İçindeki çok miktarda maden tuzları ve vitaminler sayesinde elma da çok sağlıklı ve besleyici bir meyvedir. Özellikle potasyum, sodyum, magnezyum, demir, B ve C vitaminleri içerir. Vücuda zindelik verir.
Ey Nefsim!
Bakir isen bakirligina, gumus isen gumuslugune razi ol. Haline sukret; daha asagi da yaratilabilirdin. Zaten istesen de altin olamazsin.. yirtinsan da, dovunsen de. Bak; ama hic maddi-manevi israfa ve herhangi bir su-i istimale de girmeden, var gucunle calisir, cudhunu butunuyle ortaya koyarsan; mesela gumussen saf bir gumus olabilirsin. Aksi halde onu da kaybeder, curuyup bitersin.. ve geldigin yere donersin. Belki de ‘Ya leyteni kuntu turaba’ feryatlarina ragmen ona da cevrilmezsin.. cevrilmezsin de behaime bile hasret gidersin. Ama heyhat, sen ‘iste’sin!..
Her gun biraz daha.. yeniden yeniden gerileceksin; gerildikce yenileceksin; ve yenildikce de inkisaf edeceksin. Sancida biraz daha.. gozyasinda biraz daha.. ilimde-irfanda, geceleri ihyada biraz daha.. seccadeyi asindirmada, kalbi arindirmada biraz daha.. ‘Biraz daha, biraz daha!.’ derken yukseleceksin; daha derinlere.. daha derinliklere!. Kalbe, sirra, hafiye, ahfaya.. belki daha da otelere kadar yuceleceksin. –Ah su gunahlar! Ayaklara kramp, kalblere sekte ve ruhlara kelepce gunahlar…-
Guzel bir ruya gibi baslar aslinda pek cok sey. Ben sana soylemistim; bu kadar cok yeme diye. Bak iste boguldun kaldin yatak-yorgan icinde. Ne kadar sevap gecti soyler misin, bunca gevezelikten eline! Hem demis miydim sana: ‘Zinhar! Boyundan buyuk elbiseleri giymeye kalkma; palyacoya donersin sonra.. ve herkes guler sana, hatta ben bile. (Yoksa aslinda aglamali miydim?) Icine gurur-kibir mi geliyor; hemen …… in yolunu tut; sen nesin, nereden geldin ve nereye gidiyorsun? Cesedin bile senin degil ki, hasenat senin olsun’ diye.
Ah nefsim! Kendini bazen oyle erisilmez tahtlara oturttun ve oylesine havadan konustun ki; hayret etti sana cemadat bile. Lakin oyle degildi isin asli-astari, sen de biliyordun. Keske insanlara soylediklerinin onda birini yapsaydin.. yapsaydin; olacaktin. Yaziklar olsun (Allah korusun); hep baskalarina anlatma derdine durdun, eyvah ki kendini unuttun. Oysa ki, elbiselerine gosterdigin ozen kadar olsun, kendine ceki dozen verseydin; veli olurdun.. olurdun da, inan bunca kullara kulluktan kurtulurdun.
Basini cevirme, kulak ver nefsim sunlara! Kulak ver ki, anlayasin.. anlayasin ki, aglayasin.. aglayasin ki, yasayasin.. ve yasayasin ki, iki cihan saadetine ulasasin. Yirtiver kulaklarlarindaki zari ve idrak et! Hem sen soyle; ne zaman beni Hakk’a yonlendirdin!? Bir kerecik olsun elimden tutup seccadeye ilettin!? Ben ‘namaz’ dedim; sen ‘firar’ dedin. Ben ‘ilim’ dedim; sen oyun dedin. Ben ‘gunah’ dedim; sen ‘amma zevkli’ dedin. Ben ‘aman tevbe’ dedim; sen ‘daha gencsin sonra yaparsin’ dedin. ‘Mahser’ dedim; ‘sefaatciler cok’ dedin. ‘Yakarlar cehennemde’ dedim; ‘Allah’in rahmeti engin’ dedin. Isin dogrusu; ben ne dedimse, sen hep onun aksini soyledin, hep de mogojiyle karsilik verdin. Evet bir kerecik olsun beni Hakk’a kulluga cagirdin mi, soyler misin!?
Ama gocunma yine de, su sozlere muhatap olusundan oturu. Sen yaralisin, ben de perisan. Hallesiyoruz iste senli benli. Basklarindan isitseydin cok mu kabullenecektin yani! Izin verir miydi sendeki enaniyet sanki! Hem nerde sende o hakperestlik, heyhat!.. nerde gercekler onunde vakkaf olma adaleti!.. Lakin su da bir gercek ki; Hakk’a giden en cami’, en sumullu ve en kisa yol da yine senden geciyor, ne yapayim meclubum sana.. ve sana katlanmaya.. hem sen de muhtacsinana ve bana dayanmaya, oyle ya!
Dinle ey dost(?)! Dinle ki seninle gecinmeye mecburum; Senden Rabbime yol vurmaya hem memur, hem de mahkumum.
Nefsim! Biliyorum, benden nefret ediyorsun. Aslinda ben de seni seviyor degilim. Neylersin ki gecinmek zorundayiz birlikte. Madem oyle , gel anlasalim; sen bu dunyada kanaat et helal dairesiyle; otesinde ne istersen iste cennette. Hem keyfemayesa bir hayatla, kendine zulmetmis olmuyor musun aksi takdirde! Ne dersin var misin? -…………- Duyamadim, ne diyorsun? ‘Tamam, pes. Kumandan sensin’ mi diyorsun?!
Sukut ikrardan gelir; o zaman ver elini anlastik dostum(!).
Musa Hub
‘Bir kalbin Alinyazisi’ adli kitaptan alintidir.
Jumuaah Mubarak
Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara suresi 286. ayet)
Wednesday, November 22, 2006
aynalar..
Tuesday, November 21, 2006
Birileri Bizi Gozetliyor..
Rapora göre, Londra’nın her yanına yerleştirilen kameralarla Britanyalılar farkına bile varmadan kameraya çekiliyor. Buna göre, bu görüntülerle Britanyalıların dinlendiğini, çalıştığını ya da alışverişe gittiğini tespit etmek mümkün. Aynı zamanda otomobil kullananların tam olarak hangi saatte nereyi terk ettiği ya da bir başka yerde ne zaman olduğunu belirlemek mümkün. Devami >>>
Monday, November 20, 2006
Saturday, November 18, 2006
Orgu ve Nakis Fuari
Daha once fuar ve orgu hakkinda yazi yayinladigim icin cok fazla detaya girmek istemiyorum. Ilgilinenler buradan okuyabilir.
Neden orgu oreriz? Cunku orerken stres gideriyorsun, uretiyorsun, dokunsal zevk sagliyor, hunerini ortaya cikartiyorsun, basariyorsun, meditasyon yapmis oluyorsun. Ortaya cikan sonuc insani fazlasiyla mutlu ediyor. Kisacasi cok zevkli bir ugras. Amerika’da yapilan bri ankette kadinlara hobileri soruluyor. Verilen cevaplarda 1. sirayi bahce isleri alirken 2. sirayi orgu ormek aliyor.
Unlulerin de ormesi ile orgu tekrar moda haline geldi. Bu unlulerden bazilari; Julia Roberts, Madonna, Iman, Hilary Swank, Cameron Diaz, Daryl Hannah, Goldie Hawn, Eartha Kitt, Winona Ryder, Julianne Moore, Rose McGowan, Courtney Thorne-Smith, Kate Moss, Madeline Albright, Vanna White, Megan Mullaly, Sarah Jessica Parker, Joanne Woodward, Bob Mackie, Stu Bloomberg, Rosie Grier. Erkeklerin de orgu ormeye ilgisini es gecmemek lazim :D
Fuarin oldugu bina Londra'nin en yuksek (Camlica tepesi gibi) parkinin icinde idi. Binanin girisinde gosteride olan fevkalade guzel orulmus kirmizi Ferrari’yi 4 gun boyunca binaya girip cikarken inceledim. Lauren Porter tarafindan dizayn edilen araba bir kac kisi tarafindan 10 ayda tamamlanmis.
Buradan itibaren bizim standimizi gezeceksiniz .. Sislerin renkleri cok cici bici.. Insanin oresi geliyor. :)
Birazda diger standlari gezelim.. Her gun gezmeme ragmen doyamadigim sergiler..
Kurs alan bayanlar..
Kasnak..
Bu gordugunuz robot adam 4 gun boyunca elinde gozuken orgu ile hic kipirdamadan farkli yerlerde dikildi.
Ilk ormeye 6 yasimda basladim. O zamanlar mahalledeki komsulara karisik renklerde elbezi orer hediye ederdim. 10 yaslarinda dantel de ordum ancak o tur seyler cok ilgimi cekmiyor, ben daha cok kazak, atki, canta, patik turu cici bici seyleri ormeyi seviyorum. Her fuar bitisinde orme hevesim pekisiyor. Bu sene bagimli hale geldim. Neredeyse haftada bir orgu magazalarina gidip bir kac iplik aliyorum. Kiz kardesim benden beter. :) Netten model kitaplari bile siparis etti:) Ikimiz de isi o kadar abarttik ki sabahlari karsilikli web cam acip sesli muhabbet esliginde online orgu oruyoruz :D Yakinda orgu gunleri ayarlariz artik..
Fuardan beri farkli modellerde 7 tane atki ordum. Su an kizima bayram hediyesi canta yapiyorum. Kendi orduklerimin fotografini tembelligimden cekemedim. Kardesimin ordugu atki ve patiklerin fotografi asagida :D