Saturday, December 30, 2006
Friday, December 29, 2006
Jumuaah&Eid Mubarak
Abdullah bin Abbas rivayet ediyor:
Birgün Resülullahın (a.s.m.) terkisinde bulunuyordum.
"Ey oğul, sana bazı şeyler öğreteyim" dedi ve şöyle buyurdu:
"Sen Allah'ın emir ve yasaklarım koru ki, Allah da seni korusun.
"Allah'ın emir ve yasaklarına riayet et ki, Onun yardım ve inayetim devamlı yanında hazır bulasın.
"Bir şey isteyeceğin zaman Allah'tan iste. Bir yardım dileyeceğin zaman Allah'tan yardım dile.
"Şunu da iyi bil ki: Bir hususta yardım etmek maksadıyla bütün millet biraraya gelse Allah'ın senin için takdir etmiş olduğundan öte bir yardımda bulunamazlar.
"Sana zarar vermek maksadıyla hepsi biraraya gelseler, yine Allah'ın senin hakkında takdir ettiğinden öte bir zarar veremezler.
"Kalemler kaldırılmış, sahifeler kurumuştur. Meydana gelecek her şey önceden tesbit ve takdir edilmiştir."
Yeni yila girerken klasiktir gecmis yilin muhasebesi yapilir, yeni yil icin hedefler belirlenir.. 2006 ya gule gule derken gecirdigimiz bir yilin muhasebesini en kiymetli olan vaktimizi nasil gecirdigimize dair yapalim ki yasanacak yeni yillarda her saniyesinden hesaba cekilecegimiz zamanimizi daha akillica gecirelim..
Tum musluman aleminin Kurban bayramini tebrik ediyorum. Sevdiklerinizle birlikte coskulu, heyecanli, mutlu, huzurlu ve bol hediyeli bir bayram gecirmeniz dilegi ile..
Birgün Resülullahın (a.s.m.) terkisinde bulunuyordum.
"Ey oğul, sana bazı şeyler öğreteyim" dedi ve şöyle buyurdu:
"Sen Allah'ın emir ve yasaklarım koru ki, Allah da seni korusun.
"Allah'ın emir ve yasaklarına riayet et ki, Onun yardım ve inayetim devamlı yanında hazır bulasın.
"Bir şey isteyeceğin zaman Allah'tan iste. Bir yardım dileyeceğin zaman Allah'tan yardım dile.
"Şunu da iyi bil ki: Bir hususta yardım etmek maksadıyla bütün millet biraraya gelse Allah'ın senin için takdir etmiş olduğundan öte bir yardımda bulunamazlar.
"Sana zarar vermek maksadıyla hepsi biraraya gelseler, yine Allah'ın senin hakkında takdir ettiğinden öte bir zarar veremezler.
"Kalemler kaldırılmış, sahifeler kurumuştur. Meydana gelecek her şey önceden tesbit ve takdir edilmiştir."
Yeni yila girerken klasiktir gecmis yilin muhasebesi yapilir, yeni yil icin hedefler belirlenir.. 2006 ya gule gule derken gecirdigimiz bir yilin muhasebesini en kiymetli olan vaktimizi nasil gecirdigimize dair yapalim ki yasanacak yeni yillarda her saniyesinden hesaba cekilecegimiz zamanimizi daha akillica gecirelim..
Tum musluman aleminin Kurban bayramini tebrik ediyorum. Sevdiklerinizle birlikte coskulu, heyecanli, mutlu, huzurlu ve bol hediyeli bir bayram gecirmeniz dilegi ile..
Sunday, December 24, 2006
Greenwich Gezisi
Wisdom Turk Okulunun ogrencilerine yonelik hazirladigi gezi programina gectigimiz pazartesi gunu ben de katildim. Sabah 9 sularinda otobus ile okulun onunden hareket ettik. 45 dakika yolculuk sonrasi guney-dogu Londra'da Thames nehri kenarinda yer alan ve Meridyen’in baslangic noktasi olarak bilinen Greenwich bolgesine vardik.
National Maritime Museum Ingiltere'nin en onde gelen ve dunyanin en onemli denizcilik muzelerinden birisi.
25 ogrencinin katildigi gezide ilk olarak Maritime muzesi gezdirildi. Her gruba bir hoca dusecek sekilde cocuklar guruplara ayrildi. Define bulma (treasure hunt) adli onceden hazirlanan kitapcik sayesinde cocuklar eserleri tek tek arayarak kitapcigin ilgili bolumlerinde muzede bulundurulan eserler hakkinda sorulan sorulara cevap verirken ayni zamanda hocalari tarafindan bilgilendirildi.
Muzenin icerisinde deniz kuvvetlerine ait; savas gemileri, capa, uniforma, kraliyete ait saltanat kayiklari ve denizcilige ait her sey sergileniyor.
Burasi Greenwich Gozlemevi, 1675 yilinda Ingiltere Krali II. Charles tarafindan kurulmus. Greenwich'te calisan ilk astronom John Feamsteed. Kendisi yildizlarin ve diger gok cisimlerinin yerlerini tesbit ederek denizcilerin yerlerini bulmalarina yardimci oluyordu. Muze icerisinde ona ait ozel esyalari gormek mumkun.
Saat binasinin bulundugu 'O' (sifir) meridyenin gectigi tepelik bolgeden goruntu fevkalade guzel gozukuyor. Masalsi bir guzellikle serilmis ucsuz bir yesillik.. Yokus yukari cikmak biraz yorucu olsada tepeye ulasip ucsuz bucaksiz yesil ile karsi karsiya kalinca orada oturanlara inat kollarini acarak alabildigince kosmak istiyorsun..
Uluslararasi saatin ayarlandigi merkez..
Sifir Meridyen cizgisi. 1884 yılından beri baslangic meridyeneninin bu bolgeden gectigi kabul edilmektedir.
Gozlemevini de gezdikten sonra ogrencilere 45 dakikali sunum yapildi. Bu arayi firsat bilerek Saint Pauls istikametine dogru yuruyuse ciktim..
Bizim gittigimiz gun hava cok soguk fakat gunesli idi. Havalarin guzel oldugu gunler gezmek ve dinlenmek icin onde gelen mekanlardan biri olan Greenwich parki yazlari insanlarla dolup tasiyor.
National Maritime Museum Ingiltere'nin en onde gelen ve dunyanin en onemli denizcilik muzelerinden birisi.
25 ogrencinin katildigi gezide ilk olarak Maritime muzesi gezdirildi. Her gruba bir hoca dusecek sekilde cocuklar guruplara ayrildi. Define bulma (treasure hunt) adli onceden hazirlanan kitapcik sayesinde cocuklar eserleri tek tek arayarak kitapcigin ilgili bolumlerinde muzede bulundurulan eserler hakkinda sorulan sorulara cevap verirken ayni zamanda hocalari tarafindan bilgilendirildi.
Muzenin icerisinde deniz kuvvetlerine ait; savas gemileri, capa, uniforma, kraliyete ait saltanat kayiklari ve denizcilige ait her sey sergileniyor.
Burasi Greenwich Gozlemevi, 1675 yilinda Ingiltere Krali II. Charles tarafindan kurulmus. Greenwich'te calisan ilk astronom John Feamsteed. Kendisi yildizlarin ve diger gok cisimlerinin yerlerini tesbit ederek denizcilerin yerlerini bulmalarina yardimci oluyordu. Muze icerisinde ona ait ozel esyalari gormek mumkun.
Saat binasinin bulundugu 'O' (sifir) meridyenin gectigi tepelik bolgeden goruntu fevkalade guzel gozukuyor. Masalsi bir guzellikle serilmis ucsuz bir yesillik.. Yokus yukari cikmak biraz yorucu olsada tepeye ulasip ucsuz bucaksiz yesil ile karsi karsiya kalinca orada oturanlara inat kollarini acarak alabildigince kosmak istiyorsun..
Uluslararasi saatin ayarlandigi merkez..
Sifir Meridyen cizgisi. 1884 yılından beri baslangic meridyeneninin bu bolgeden gectigi kabul edilmektedir.
Gozlemevini de gezdikten sonra ogrencilere 45 dakikali sunum yapildi. Bu arayi firsat bilerek Saint Pauls istikametine dogru yuruyuse ciktim..
Bizim gittigimiz gun hava cok soguk fakat gunesli idi. Havalarin guzel oldugu gunler gezmek ve dinlenmek icin onde gelen mekanlardan biri olan Greenwich parki yazlari insanlarla dolup tasiyor.
Thursday, December 21, 2006
Hayirli Cumalar
"La ilaha illa anta subhaananaka inni kuntu mina adhaalimeen" - "There is no God (worth of worship) but You. Glory be to you! I was indeed wrong.'
The Prophet (SAW) has described this duaa: "...No Muslim will make any supplication with this call about anything, but Allaah will accept from him". (Ahmad, Tirmidhi and An Nasai).
"Yûnus, (Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrildigi için) kendisi kötülüklerken, onu bir balik yuttu" (es-Saffat,142).
Allah-u Teala'nin emri uzerine o anda denizden bir balik denizi yararak cikti ve Yunus Aleyhisselam'i incitmeden karninin icine aldi. O anda Yunus Aleyhisselam, emr-i ilahi telakki etmeden kavmini terkettiginden dolayi nefsini alabildigine kinamakla mesguldu, kalb-i rahimi titriyordu.
Burada Yûnus (a.s) hatasini anlamis ve nefsini kinamaya baslamisti. Allah-u Teala siyaneti olarak o baligi gondermisti. Yunus kulunu yutup korumasini, etini yaralamamasini, kemiklerini kirmamasini, karninda diri olarak tutmasini vahyetti. Balik da o sekilde Yunus Aleyhisselam'i korudu, denizin karanliklarinda onu diri olarak gezdirdi.
Yunus Aleyhisselam baligin karninda karar kildigi zaman oldugunu sanmisti. Uzuvlarini hareket ettirince hayatta oldugunu anladi ve hemen secdeye kapandi. Butun mevcudiyetiyle Allah-u Teala'ya yonelip tevbe ve istigfarda bulundu. Bir taraftan gecenin karanligi, bir taraftan denizin dibinin karanligi, bir taraftan da bulundugu yerin karanligi kusatmisti kendisini.. Baligin karnindaki karanliklarda:
"Allah'im! Senden baska ilâh yoktur. Sen butun noksan sifatlardan munezzehsin, ben hata ettim, zalimlerden oldum!" (el-Enbiyâ, 87) diye dua etmeye ve Allah'a yalvarmaya basladi. Bu sekilde imân ve inançla Allah'a siginmasi neticesinde, Yüce Allah onu affetmist. Yûnus (a.s)'in duasinin kabul edildigi ve Allah tarafindan bagislandigi, Kur'ân'da söyle dile getirilmistir:
"Biz de onun duasini kabul ettik ve onu tasadan kurtardik. iste biz, Insanlari böyle kurtaririz" (el-Enbiyâ, 88).
"Eger tesbih edenlerden olmasaydi, (Insanlarin) yeniden diriltilecekleri güne kadar onun karninda kalirdi" (es-Saffat,143,144).
Gücü her seye yeten Yüce Allah, baligin karnindaki Yûnus (a.s)'i öldürmedi. Bir süre sonra balik onu agzi ile sahile birakmisti. Onun kurtulus ve daha sonraki hafi, Kur'ân'da söyle haber verilmistir:
"(Ama baligin karninda bizi andi, tesbih etti), biz de onu hasta bir halde agaçsiz, bos bir yere attik ve üzerine (gölge yapmasi için) kabak türünden bir agaç bitirdik" (es-Saffat,145,146).
Kaynak: Kalblerin Anahtari Kisas-i enbiya, Omer Ongut
The Prophet (SAW) has described this duaa: "...No Muslim will make any supplication with this call about anything, but Allaah will accept from him". (Ahmad, Tirmidhi and An Nasai).
"Yûnus, (Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrildigi için) kendisi kötülüklerken, onu bir balik yuttu" (es-Saffat,142).
Allah-u Teala'nin emri uzerine o anda denizden bir balik denizi yararak cikti ve Yunus Aleyhisselam'i incitmeden karninin icine aldi. O anda Yunus Aleyhisselam, emr-i ilahi telakki etmeden kavmini terkettiginden dolayi nefsini alabildigine kinamakla mesguldu, kalb-i rahimi titriyordu.
Burada Yûnus (a.s) hatasini anlamis ve nefsini kinamaya baslamisti. Allah-u Teala siyaneti olarak o baligi gondermisti. Yunus kulunu yutup korumasini, etini yaralamamasini, kemiklerini kirmamasini, karninda diri olarak tutmasini vahyetti. Balik da o sekilde Yunus Aleyhisselam'i korudu, denizin karanliklarinda onu diri olarak gezdirdi.
Yunus Aleyhisselam baligin karninda karar kildigi zaman oldugunu sanmisti. Uzuvlarini hareket ettirince hayatta oldugunu anladi ve hemen secdeye kapandi. Butun mevcudiyetiyle Allah-u Teala'ya yonelip tevbe ve istigfarda bulundu. Bir taraftan gecenin karanligi, bir taraftan denizin dibinin karanligi, bir taraftan da bulundugu yerin karanligi kusatmisti kendisini.. Baligin karnindaki karanliklarda:
"Allah'im! Senden baska ilâh yoktur. Sen butun noksan sifatlardan munezzehsin, ben hata ettim, zalimlerden oldum!" (el-Enbiyâ, 87) diye dua etmeye ve Allah'a yalvarmaya basladi. Bu sekilde imân ve inançla Allah'a siginmasi neticesinde, Yüce Allah onu affetmist. Yûnus (a.s)'in duasinin kabul edildigi ve Allah tarafindan bagislandigi, Kur'ân'da söyle dile getirilmistir:
"Biz de onun duasini kabul ettik ve onu tasadan kurtardik. iste biz, Insanlari böyle kurtaririz" (el-Enbiyâ, 88).
"Eger tesbih edenlerden olmasaydi, (Insanlarin) yeniden diriltilecekleri güne kadar onun karninda kalirdi" (es-Saffat,143,144).
Gücü her seye yeten Yüce Allah, baligin karnindaki Yûnus (a.s)'i öldürmedi. Bir süre sonra balik onu agzi ile sahile birakmisti. Onun kurtulus ve daha sonraki hafi, Kur'ân'da söyle haber verilmistir:
"(Ama baligin karninda bizi andi, tesbih etti), biz de onu hasta bir halde agaçsiz, bos bir yere attik ve üzerine (gölge yapmasi için) kabak türünden bir agaç bitirdik" (es-Saffat,145,146).
Kaynak: Kalblerin Anahtari Kisas-i enbiya, Omer Ongut
Tuesday, December 19, 2006
yerli-yabanci vatandaslar Hz İsa’yi hatirladi..
Hz Isa’nin(as)dogum yil donumu dolayisiyla once Peckham cami daha sonra Wisdom Turk okulunda Dialogue Society Tarafindan iki program organize edildi. Dialogue Society Ingiltere’de farkli din ve kulturler arasi pek cok faaliyetlerde bulunuyor. Farkli dinden insanlari bir araya getiren programa pazar gunu ben de katildim. Programin amaci yerli yabanci herkese Hz Isa’yi hatirlatmak ve kalplerde oldugu mesajini vermek ayrica farkli dinden insanlarla tanisma firsati tanimak idi.
Program Hz. Isa a.s ve Hz. Meryem’in Kuran-i Kerimden yasantilari aktarilarak basladi. Katilimcilara cagri (the message) filminden bir bolum izlettirildi.
Islam’in yayildigi donemlerde ilk musluman olanlarin Mekke’den kacip Habesistan krali Necasi’ye sigindigi olayi anlatan film sunumunda, muslumanlarala Hristiyanlarin ilk kez bir araya gelip konusmalarini sahne alan bolum anlatildi.
Filmin ardindan Ilknur Kahraman kursuye cikarak Kuran-i Kerim’den Hz. Meryem’i anlatan olayi katilimcilara aktardi. Hz.Meryem’in eline hic bir erkek eli degmemis olmasina ragmen Hz Isa’yi(as)dunyaya getirdigi sirada yasanan olaylari alinti yapti ve Allah tarafindan olan Hz. Isa’nin(as) mucizevi dogusunu anlatti. Ardindan kursuye gecen Father Brian, Hz.Isa(as)ve Hz.Muhammed’in(sav)yasantilarindan gunumuze baglantilar kurdu. Konusmacilarin ardindan katilimcilar kendi aralarinda diyalog adina faydali bulduklari konusmalar yaptilar.
Programin sonunda ise tum katilimcilar el ele tutusarak daire icerisinde sevgi ve hosgoru mesajini verdi. Davetliler bu tur etkinliklerin sık sık duzenlenmesi gerektigini dile getirdiler. Bu arada programin basinda misafirlere Turk mutfagina ozgu yiyecek ve icecek ikrami yapildi.
Program Hz. Isa a.s ve Hz. Meryem’in Kuran-i Kerimden yasantilari aktarilarak basladi. Katilimcilara cagri (the message) filminden bir bolum izlettirildi.
Islam’in yayildigi donemlerde ilk musluman olanlarin Mekke’den kacip Habesistan krali Necasi’ye sigindigi olayi anlatan film sunumunda, muslumanlarala Hristiyanlarin ilk kez bir araya gelip konusmalarini sahne alan bolum anlatildi.
Filmin ardindan Ilknur Kahraman kursuye cikarak Kuran-i Kerim’den Hz. Meryem’i anlatan olayi katilimcilara aktardi. Hz.Meryem’in eline hic bir erkek eli degmemis olmasina ragmen Hz Isa’yi(as)dunyaya getirdigi sirada yasanan olaylari alinti yapti ve Allah tarafindan olan Hz. Isa’nin(as) mucizevi dogusunu anlatti. Ardindan kursuye gecen Father Brian, Hz.Isa(as)ve Hz.Muhammed’in(sav)yasantilarindan gunumuze baglantilar kurdu. Konusmacilarin ardindan katilimcilar kendi aralarinda diyalog adina faydali bulduklari konusmalar yaptilar.
Programin sonunda ise tum katilimcilar el ele tutusarak daire icerisinde sevgi ve hosgoru mesajini verdi. Davetliler bu tur etkinliklerin sık sık duzenlenmesi gerektigini dile getirdiler. Bu arada programin basinda misafirlere Turk mutfagina ozgu yiyecek ve icecek ikrami yapildi.
Sunday, December 17, 2006
Cocuklar icin faydali siteler..
The Story of Zamzam
Jigsaw of Kabaa
Pictures of kaaba for colouring in
Non Fiction (Recount) of Hajj
The Hajj website (good virtual hajj, particularly good for KS2)
Jigsaw of Kabaa
Pictures of kaaba for colouring in
Non Fiction (Recount) of Hajj
The Hajj website (good virtual hajj, particularly good for KS2)
Thursday, December 14, 2006
Cumaniz hayr ola..
Cihân-ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
Mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler...
Mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler...
Tuesday, December 12, 2006
Zen story, A cup of Tea
"A spiritual master received a learned man who came to gain deeper insight into the mysteries of life.
The master prepared tea, and while serving the tea he began to explain, but the learned man kept on interrupting him with his own opinions. So the master poured his visitor's cup full, and then kept on pouring.
The learned man watched the overflow until he no longer could restrain himself, "It is overfull, No more will go in!" he exclaimed.
To this the master responded by saying ; "Like this cup, you are full of your own opinions and speculations. How can I show you anything unless you first empty your cup?"
Seyh, hayatin hikmet ve sirlarini derinlemesine ogrenmek amacinda olan bir alimi huzuruna kabul eder.
Seyh cay hazirlar.. cayi ikram ederken konusmaya baslar ancak alim kisi surekli kendi fikirleriyle konusmayi boler. Seyh misafirinin bardagini agzina kadar doldurur.. tasana kadar doldurmaya devam eder..
Alim tasmakta olan bardaga bakar ve dayanamayarak “ bardak doldu, daha fazlasini almaz” der hayret ifadesiyle..
Buna karsilik seyh; “sen de bu bardak gibi kendi fikir ve dusuncelerinle dolup tasmissin. Bardagini bosaltmazsan sana neyi nasil gosterebilirim ki..?
*An Other Cup Y U S U F by Yusuf Islam
The master prepared tea, and while serving the tea he began to explain, but the learned man kept on interrupting him with his own opinions. So the master poured his visitor's cup full, and then kept on pouring.
The learned man watched the overflow until he no longer could restrain himself, "It is overfull, No more will go in!" he exclaimed.
To this the master responded by saying ; "Like this cup, you are full of your own opinions and speculations. How can I show you anything unless you first empty your cup?"
Seyh, hayatin hikmet ve sirlarini derinlemesine ogrenmek amacinda olan bir alimi huzuruna kabul eder.
Seyh cay hazirlar.. cayi ikram ederken konusmaya baslar ancak alim kisi surekli kendi fikirleriyle konusmayi boler. Seyh misafirinin bardagini agzina kadar doldurur.. tasana kadar doldurmaya devam eder..
Alim tasmakta olan bardaga bakar ve dayanamayarak “ bardak doldu, daha fazlasini almaz” der hayret ifadesiyle..
Buna karsilik seyh; “sen de bu bardak gibi kendi fikir ve dusuncelerinle dolup tasmissin. Bardagini bosaltmazsan sana neyi nasil gosterebilirim ki..?
*An Other Cup Y U S U F by Yusuf Islam
Purification of the Heart
Purification of the Heart'in yazari; California’da yasayan Hamza Yusuf Zaytuna enstitusunun kurucusu. Kendini islami bilimlerin dogru olarak anlatilmasi ve ogretilmesi icin adamıs bir muhtedi.
Kitap, kalbin psikolojik hastalıklarını ve tedavi yontemlerini, Islâmi bakis acisi ile kesfediyor. Incelenen hastalıklar; cimrilik, haset, dusmanlik, hainlik/ihanet, kin/nefret, kotuluk, gosteris, acgozluluk, sehvet ve diger sikintilarin insanlarda taarruz edis ve kontrolunu iceriyor. Bu hastaliklarin nedenleri ve careleri incelenerek etkili yontemler sunuyor. İslamiyetin bu tür psikolojik problemlere ve manevi hastalıklara nasıl çare olduğunu herkesin anlayabilecegi sekilde anlatiyor.
Sevgili Rosygarden son postunda, yazdigim ingilizce yazilardan (cuma mesajlari) daha cok etkilendigini belirtmis. Bu nedenle onun icin kitabin arka kapagindan alinti yapiyorum. Daha fazla bilgi ve kitabi satin almak icin Amazon.com sitesini inceleyebilirsiniz.
"If we examine the trials and tribulations all over earth, we’ll find they are rooted in human hearts. Covetousness, the desire to aggress and exploit, the longing to pilfer natural resources, the inordinate love of wealth, and other maladies are manifestations of diseases found nowhere but in the heart.
Every criminal, miser, abuser, scoffer, embezzler, and hateful person does what he or she does because of a diseased heart. So if you want to change our world, do not begin by rectifying the outward. Instead, change the condition of the inward. It is from the unseen world that the phenomenal world emerges, and it is from the unseen realm of our hearts that all actions spring. . . .
We of the modern world are reluctant to ask ourselves—when we look at the terrible things happening—“Why do they occur?” And if we ask that with sincerity, the answer will come back in no uncertain terms: all of this is from our own selves. In so many ways, we have brought this upon ourselves. This is the only empowering position that we can take."
— Excerpted from Hamza Yusuf’s Introduction
Monday, December 11, 2006
Saturday, December 09, 2006
davetiye
Pek muhterem komsularim,
Sizleri yeni acilmis olan nur pinarindan damlalar adli sayfam ile tanistirmak istiyorum.. Amacim her hafta risale-i nurdan bir vecize islemek. Yorum durumuna gore yeni vecize asmayi dusunuyorum. Bunu kendi sayfamda da yapabilirdim ancak bu sekilde ozel ve yeni sayfanin daha faydali olacagini dusundum. Diger konular ile karismamis olur hem boylelikle her vecize bir hafta askida kalir. Hayirli olsun. Hepimiz istifade ederiz ins.
"Komsu komsunun bloguna muhtactir" demis atalarimiz :P veya pek yakinda diyecekler :) benim komsularim ariftir dolayisiyla daha fazla tarif istemezler bilirim :) giris ucreti de almiyoruz ustelik her ay en cok yorum yazana cam sakizi coban armagani odul dusunuyorum.. E o halde nur deryasina buyrun efendim.
Sizleri yeni acilmis olan nur pinarindan damlalar adli sayfam ile tanistirmak istiyorum.. Amacim her hafta risale-i nurdan bir vecize islemek. Yorum durumuna gore yeni vecize asmayi dusunuyorum. Bunu kendi sayfamda da yapabilirdim ancak bu sekilde ozel ve yeni sayfanin daha faydali olacagini dusundum. Diger konular ile karismamis olur hem boylelikle her vecize bir hafta askida kalir. Hayirli olsun. Hepimiz istifade ederiz ins.
"Komsu komsunun bloguna muhtactir" demis atalarimiz :P veya pek yakinda diyecekler :) benim komsularim ariftir dolayisiyla daha fazla tarif istemezler bilirim :) giris ucreti de almiyoruz ustelik her ay en cok yorum yazana cam sakizi coban armagani odul dusunuyorum.. E o halde nur deryasina buyrun efendim.
Thursday, December 07, 2006
Jumuaah Mubarak
On the Day of Judgment no one is safe save the one who returns to God with a pure heart. (Quran)
Surely in the breasts of humanity is a lump of flesh, if sound then the whole body is sound, and if corrupt then the whole body is corrupt. Is it not the heart? (Prophet Muhammad s.a.w.)
Blessed are the pure at heart, for they shall see God. (Jesus)
Surely in the breasts of humanity is a lump of flesh, if sound then the whole body is sound, and if corrupt then the whole body is corrupt. Is it not the heart? (Prophet Muhammad s.a.w.)
Blessed are the pure at heart, for they shall see God. (Jesus)
Wednesday, December 06, 2006
iletisim..
insana yaklasmak yabani atlara yaklasmaktan daha risklidir cunku her an tekme yiyebilirsiniz.
Sucluluk psikolojisi konulu etkinlige katilanlar..
Cinaralti etkinliginin 3.ay icin secilen konusu sucluluk psikolojisi idi. Asagida katilimcilarin yazilarini kisaca ozetledim. Tumunu okumak icin verilen linklere tiklamaniz yeterli olacaktir..
Sevgili Gonul Pinari SUÇLU AYAĞA KALK ! baslikli yazisi ile
bizleri tefekkure surukluyor. İçinde bir vicdan mahkemesi kurmuş, kendi kendini yargılayan bir gencin hikayesini anlatiyor. Hikayenin bir bolumunde kendi kendine soyle diyor “Demek ki nefes aldığım havanın, lıkır lıkır içtiğim suyun, ışığından ve ısısından istifade ettiğim güneşin de bir bedeli varmış, ben şimdiye kadar böyle bir bedel ödemedim, demek ki bana ait olmayan malları sahiplenmişim, yani gasbetmişim, ben bir suçluyum” diye düşünmeye başladı.
Mutlaka okunmasi gereken bu yaziyi yazan Gonul Pinarina tesekkur ediyor, aramiza yeni katildigi icin tekrar hos geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.
*****
Sevgili Mislina yazisinda 21.yy Türkiye’sinde Müslümanlara yönelik yasanan yasaklar ve kişi hak ve özgürlüklerin engellendiginden bahsediyor. Ortulu ve imam hatipli olarak kendisi de bu yasaklardan nasibini aldigini dile getiren yazisinda OSS sinavinda puaninin kesilmesiyle birlikte istedigi bolume giremedigini; bu nedenle suclu hissettirilmeye calisildigi ancak guclu imani sayesinde buhran yasamadigini anlatiyor.
Yazisinin sonundan alinti yapmak istiyorum; "Müslüman Osmanlı 600 yıl boyunca varlığını sürdürdü ve halen daha izleri devam etmekte.İşte İslam’ın gücü.Sevgi, saygı, barış, huzur, hoşgörü dini.Allah’ın dini.Bir millet ancak onunla hayat bulup değer kazanabilir.Firavunlar her çağda varolmuştur.Ama baki kalan Allah’a teslimiyet ve O’nun için yaşamak.Adı için yaşamak…"
*****
Sevgili hayal Suçluyum!...Vurun Beni!... baslikli yazisinda kendine has tarzi ile hissetmemiz gereken sucluluk duygularini cok guzel ozetlemis.. Hissetmemiz gereken diyorum cunku Dünyanın öteki ucundaki kardeşinin ayağına bir diken batsa; acısını yüreğinde hisseden insanlardan olmaliyiz.
Olduğum gibi görünmediğim ve hatta göründüğüm gibi de olmadığım için .. ahde vefa gösteremediğim, nefsimi terbiye edemedigim icin, zulmün tankları önünde ezilmeyi göze alamadığım icin vs vs.. diye devam eden yazisini mutlaka okumalisiniz. Ayrica hayal hanfendinin surekli guncelledigi yeni sitesini ziyaret etmeyi ihmal etmeyin lutfen.
*****
Panikyok ise Suçluluk duygusuna kapılmak mesele değil, kapılamamak mesele... Tum insan davranislarindan bulunan iki ozellikten bahseden yazisinda cozum olarak affetmeyi oneriyor. “"affetmek" derim kanımca... insan, suskun bir vicdanla hatasının farkına varıp, pişmanlık duyup, bir daha yapmamak üzere kendisini bağışlamalıdır... aksi taktirde ya kendisinden nefret eden bir benlik ortaya çıkacaktır, ya da benliği onu bir ejdarha gibi yutup kendine katacaktır... kendisiyle barış içinde yaşayan bir insan, dışarıyla da barışık olur... suç işlemekten daha çok kaçınır...”
panikyok da aramiza yeni katilan arkadaslarimizdan. Size de hosgeldiniz diyorum..
*****
Suçlu Olmak Vardır. Ama, Suç Cezasız da Kalmaz baslikli yazisi ile sayin Kazim Mizrak her insanin hayatinin bir noktasinda hata yapip sucluluk duyabilecegini isliyor. Insan oglunun fani olusuna dikkat cekiyor ve hak ile batili ayirt etmemizi ima ediyor. Yazisinda en cok begendigim su ifade oldu ;
“Hadi yemek koktu bozuldu diye çöpe atıyoruz da, insan bu kardeşim; maydanoz değil ki, öyle ektimmi toprağa altı günde boy versin. Bir insan kaç senede yetişiyor; o ayıbı var, şu kusuru var diye onu bunu defterden silersek geriye bir tek kendimiz kalırız!”
*****
Sevgili Rosygarden suclulugu ustesinden gelemediğimiz, bastıramadığımız, yok edemediğimiz duygularımızdan biri olarak tarif etmis. “Aslında "suçluluk hissiyatı" bir açıdan baktığımızda bir nimet, Rabbimizin bir ihsanı... Bizi tövbeye, tövbe etmeye sevkeden duygu... Bu duygu olmasaydı günahlarımızdan sonra nasıl tövbe ederdik? Nasıl yanlışlarımızı farkedip bunlardan dönerdik? Diye soruyor..
*****
Sevgili Ayse etkinlige Serdar Yıldırım’in hikayesi ile katildi. Hikaye akvaryum baliklari arasinda gecen diyaloglarla anlamli mesajlar veriyor. Baliklar da sucluluk duygusunu hissedebiliyormus demek ki. Asagida temiz kalpli Lepistesin ogutlerinden biri;
‘ Efendiciğim, söyleyiver olsun bitsin, deyiver, hadi söyleyiver. ‘Eğer onun sesini duymamazlıktan gelir de, karşındakine kötü bir söz söylemezsen o sana küsmez, bir başka olayda yine seni yanlış yönlendirmek için fırsat kollar. Bir de devamlı olarak yanlış yapıp da yaptıkları yanlışları kabul etmeyenler, doğru olduğunu söyleyenler var. Bunlara tavsiyem şu olacak: Bilgiçlik taslamayın. Önce iyilik nedir, nasıl iyi olunur, iyi biri olmak için gerekenler nelerdir…bunları güzelce bir öğrenin sonra kendi davranışlarınızla kıyaslayın. “
*****
"etten bir kafes içerisinde çırpınan aciz bir ruh"
Sevgili Guzellik Uykusu yazisina Cemil Meric’in sozu ile basliyor. “Cemil Hocanın tanımı etrafında gidip gidip geliyorum, etten bir kafes içinde çırpınıyorum, aciz bir şekilde. diyor." Insan icin en kiymetli armaganin zaman oldugunu belirterek zamani daha iyi kullanabilecegini ve geriye dönüp baktığında hep zamana karşı bir pişmanlık duyduygunu dile getiriyor. Bizlerde bu noktada kendi muhasebemizi cok iyi yapmaliyiz.
Yaziyi okurken Efendimizin (sav) hadisini hatirladim. “Bes seyden once bes seyin kiymetini bil’ Hastlanmadan once sihhatin kiymetini, Olmeden once hayatin kiymetini, Mesgul olmadan once zamanin kiymetini, ihtiyarlamadan once gencligin kiymetini, Fakirlesmeden once zenginligin kiymetini..!
Etkinlige katilan herkese tesekkur ediyor; yazilari okuyanlari dusunceye sevk etmesini diliyorum. Ellerinize yureginize saglik. Ocak ayinda gorusmek uzere hos kalin ;)
Not; Ozetleri cikartmada gecikmemin nedeni; 1. uni, 2. kurs ve 3. romantik olayim derken yagmurda islanip sifayi kapmamdan kaynaklaniyor.
Sevgili Gonul Pinari SUÇLU AYAĞA KALK ! baslikli yazisi ile
bizleri tefekkure surukluyor. İçinde bir vicdan mahkemesi kurmuş, kendi kendini yargılayan bir gencin hikayesini anlatiyor. Hikayenin bir bolumunde kendi kendine soyle diyor “Demek ki nefes aldığım havanın, lıkır lıkır içtiğim suyun, ışığından ve ısısından istifade ettiğim güneşin de bir bedeli varmış, ben şimdiye kadar böyle bir bedel ödemedim, demek ki bana ait olmayan malları sahiplenmişim, yani gasbetmişim, ben bir suçluyum” diye düşünmeye başladı.
Mutlaka okunmasi gereken bu yaziyi yazan Gonul Pinarina tesekkur ediyor, aramiza yeni katildigi icin tekrar hos geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.
*****
Sevgili Mislina yazisinda 21.yy Türkiye’sinde Müslümanlara yönelik yasanan yasaklar ve kişi hak ve özgürlüklerin engellendiginden bahsediyor. Ortulu ve imam hatipli olarak kendisi de bu yasaklardan nasibini aldigini dile getiren yazisinda OSS sinavinda puaninin kesilmesiyle birlikte istedigi bolume giremedigini; bu nedenle suclu hissettirilmeye calisildigi ancak guclu imani sayesinde buhran yasamadigini anlatiyor.
Yazisinin sonundan alinti yapmak istiyorum; "Müslüman Osmanlı 600 yıl boyunca varlığını sürdürdü ve halen daha izleri devam etmekte.İşte İslam’ın gücü.Sevgi, saygı, barış, huzur, hoşgörü dini.Allah’ın dini.Bir millet ancak onunla hayat bulup değer kazanabilir.Firavunlar her çağda varolmuştur.Ama baki kalan Allah’a teslimiyet ve O’nun için yaşamak.Adı için yaşamak…"
*****
Sevgili hayal Suçluyum!...Vurun Beni!... baslikli yazisinda kendine has tarzi ile hissetmemiz gereken sucluluk duygularini cok guzel ozetlemis.. Hissetmemiz gereken diyorum cunku Dünyanın öteki ucundaki kardeşinin ayağına bir diken batsa; acısını yüreğinde hisseden insanlardan olmaliyiz.
Olduğum gibi görünmediğim ve hatta göründüğüm gibi de olmadığım için .. ahde vefa gösteremediğim, nefsimi terbiye edemedigim icin, zulmün tankları önünde ezilmeyi göze alamadığım icin vs vs.. diye devam eden yazisini mutlaka okumalisiniz. Ayrica hayal hanfendinin surekli guncelledigi yeni sitesini ziyaret etmeyi ihmal etmeyin lutfen.
*****
Panikyok ise Suçluluk duygusuna kapılmak mesele değil, kapılamamak mesele... Tum insan davranislarindan bulunan iki ozellikten bahseden yazisinda cozum olarak affetmeyi oneriyor. “"affetmek" derim kanımca... insan, suskun bir vicdanla hatasının farkına varıp, pişmanlık duyup, bir daha yapmamak üzere kendisini bağışlamalıdır... aksi taktirde ya kendisinden nefret eden bir benlik ortaya çıkacaktır, ya da benliği onu bir ejdarha gibi yutup kendine katacaktır... kendisiyle barış içinde yaşayan bir insan, dışarıyla da barışık olur... suç işlemekten daha çok kaçınır...”
panikyok da aramiza yeni katilan arkadaslarimizdan. Size de hosgeldiniz diyorum..
*****
Suçlu Olmak Vardır. Ama, Suç Cezasız da Kalmaz baslikli yazisi ile sayin Kazim Mizrak her insanin hayatinin bir noktasinda hata yapip sucluluk duyabilecegini isliyor. Insan oglunun fani olusuna dikkat cekiyor ve hak ile batili ayirt etmemizi ima ediyor. Yazisinda en cok begendigim su ifade oldu ;
“Hadi yemek koktu bozuldu diye çöpe atıyoruz da, insan bu kardeşim; maydanoz değil ki, öyle ektimmi toprağa altı günde boy versin. Bir insan kaç senede yetişiyor; o ayıbı var, şu kusuru var diye onu bunu defterden silersek geriye bir tek kendimiz kalırız!”
*****
Sevgili Rosygarden suclulugu ustesinden gelemediğimiz, bastıramadığımız, yok edemediğimiz duygularımızdan biri olarak tarif etmis. “Aslında "suçluluk hissiyatı" bir açıdan baktığımızda bir nimet, Rabbimizin bir ihsanı... Bizi tövbeye, tövbe etmeye sevkeden duygu... Bu duygu olmasaydı günahlarımızdan sonra nasıl tövbe ederdik? Nasıl yanlışlarımızı farkedip bunlardan dönerdik? Diye soruyor..
*****
Sevgili Ayse etkinlige Serdar Yıldırım’in hikayesi ile katildi. Hikaye akvaryum baliklari arasinda gecen diyaloglarla anlamli mesajlar veriyor. Baliklar da sucluluk duygusunu hissedebiliyormus demek ki. Asagida temiz kalpli Lepistesin ogutlerinden biri;
‘ Efendiciğim, söyleyiver olsun bitsin, deyiver, hadi söyleyiver. ‘Eğer onun sesini duymamazlıktan gelir de, karşındakine kötü bir söz söylemezsen o sana küsmez, bir başka olayda yine seni yanlış yönlendirmek için fırsat kollar. Bir de devamlı olarak yanlış yapıp da yaptıkları yanlışları kabul etmeyenler, doğru olduğunu söyleyenler var. Bunlara tavsiyem şu olacak: Bilgiçlik taslamayın. Önce iyilik nedir, nasıl iyi olunur, iyi biri olmak için gerekenler nelerdir…bunları güzelce bir öğrenin sonra kendi davranışlarınızla kıyaslayın. “
*****
"etten bir kafes içerisinde çırpınan aciz bir ruh"
Sevgili Guzellik Uykusu yazisina Cemil Meric’in sozu ile basliyor. “Cemil Hocanın tanımı etrafında gidip gidip geliyorum, etten bir kafes içinde çırpınıyorum, aciz bir şekilde. diyor." Insan icin en kiymetli armaganin zaman oldugunu belirterek zamani daha iyi kullanabilecegini ve geriye dönüp baktığında hep zamana karşı bir pişmanlık duyduygunu dile getiriyor. Bizlerde bu noktada kendi muhasebemizi cok iyi yapmaliyiz.
Yaziyi okurken Efendimizin (sav) hadisini hatirladim. “Bes seyden once bes seyin kiymetini bil’ Hastlanmadan once sihhatin kiymetini, Olmeden once hayatin kiymetini, Mesgul olmadan once zamanin kiymetini, ihtiyarlamadan once gencligin kiymetini, Fakirlesmeden once zenginligin kiymetini..!
Etkinlige katilan herkese tesekkur ediyor; yazilari okuyanlari dusunceye sevk etmesini diliyorum. Ellerinize yureginize saglik. Ocak ayinda gorusmek uzere hos kalin ;)
Not; Ozetleri cikartmada gecikmemin nedeni; 1. uni, 2. kurs ve 3. romantik olayim derken yagmurda islanip sifayi kapmamdan kaynaklaniyor.
Saturday, December 02, 2006
Cinaralti Sohbetleri III - Sucluluk psikolojisi
Suclu muyuz, Sucluluk mu duyuyoruz?
Hayatta her sey o kadar hizli degisiyor ki, yillarin degil gunlerin bile ardindan yetismek mumkun olmuyor. Her sabah kalktigimizda hayatimiza yeni bir teknolojinin girdigini goruyor, yeni bir hayat tarzi ile tanisiyoruz. Aile hayati, anne baba ve cocuk iliskileri, orf ve âdetler gibi sosyal bunyemiz de kabuk degistiriyor. Bu degisimler olurken, cok onemli bazi degerlerimiz de degisiyor, kimisi yok oluyor, kimisi bozuluyor.
Bunlarin basinda aile saadeti ve cocuk yetistirmek gibi temel konular gelmektedir. Zira aile toplumun cekirdegidir. Cekirdek bozuldugu zaman meyve de bozulacak, yabani bir hale gelecektir. Hizli degisim temposu icinde cocuklarini ihmal eden ve onlara gerekli ilgiyi gosterip faydali bilgiyi ogretmeyen anne ve babalar, daha sonra ne kadar pisman olsalar da bunu telafi etme imkani bulamayacaklardir. Belki bu sucluluk duygusu omur boyu beyinlerini kemirmeye devam edecektir.
Yarin “ keske” diyerek pismanlik atesi ile pismemek icin bugunu iyi degerlendirmek zorundayiz. Bilgi caginin verdigi guzel imkanlari mumkun oldugunca degerlendirerek once kendimizi, sonra da cocuklarimizi en iyi sekilde egitmeliyiz. Esasinda cocuk egitimi basli basina bir ihtisas alanidir. Universitelerde pedogoji kursuleri kurulmakta, cocukla nasil iletisim kurulmasi gerektigi bilimin isigi altinda arastirilmaktadir.
Hayattaki hizli gelisim ve degisim belki en fazla kucuk beyinlerde ve minik kalplerde tesir etmektedir. Bu degisimlerin musbet yone kanalize edilebilmesi, ancak bilincli anne babanin yapabilecegi bir istir.
Bu gun tv de haberleri izlerken kapkac yapan, bir kosede tiner ceken, ceteler kurup harac kesen cocuklari gordukce belki onlara ofke ile bakiyoruz. Polis yakaliyor, hakim saliveriyor diye adalet sistemine kiziyoruz. Belki de “yola gelmez bunlar” diye dusunerek ofkemize, bir tutam da umutsuzluk katiyoruz.
Ama o cocuklarin da bizim icimizden ciktigini, onlarin da bir anne ve babadan dunyaya geldigini dusunup, buyukleri hic sorguya cekmiyoruz. O kucucuk cocuklar buyuk suclar islerken sadece onlara “suclu” deyip kendimizi temize cikartiyorsak, haksizlik yapiyoruz demektir. Cocuklar sucluysa, onlara sahip cikmayan buyuk insanlar da pek masum degildir oyleyse. Akli sonmemis, vicdani olmemis olan buyukler, kendilerini kucuklerden daha suclu hissetmelidir.
Bir anne veya baba, “ buyuk bir suc isleyen cocugu karsisina alip ” ne istediysen aldik, ne ihtiyacin varsa karsiladik, neyini eksik ettik de boyle yapiyorsun” dedigi zaman cocuk da onlara donup “ sevgiyi eksik ettiniz, harami helali ogretmediniz, kul hakkini bildirmediniz” diyebiliyorsa, acaba cocuk mu sucludur, yoksa onu yetistiren ailesi veya ogretmenleri mi?
Sucluluk duygusu aslinda insanin fitratindaki bir kontrol mekanizmasidir. Insan yaptigi bir isin yanlis olabilecegini bu mekanizma sayesinde anlar ve davranisina bir anlam yukler. Bir fiil ve davranis sonunda birisi zarar goruyor ve bu zarara sebep olanin da icinde bir aci, yureginde bir daralma meydana geliyorsa, bu iyiye isarettir. Bas agrisi ve ates, nasil bir hastaligin habercisi ise, sucluluk duygusu da yapilan bir yanlisi haber verir bizlere. Boyle bir sucluluk duygusu karsisinda yerimizde durmamali, yanlisi kabullenip ona teslim olmamaliyiz. Elbette, huzurun basladigi bir cizgi vardir otelerde, iste bu cizgiyi buyuk bir inancla ve sabirla aramaliyiz.
Cocuklarimiz icin de ayni davranis bicimi gecerlidir. Onlar da hata yapar, suc isler, bazen âsi olur, isyan ederler. Ama cocuklarin yuregi buyuklerden daha temizdir. Onlara yaptiklarinin yanlis oldugu guzel bir sekilde ifade ve izah edilirse, cabuk duzelirler. Yanlistan cabuk donerler. Bu da yine buyuklere dusen bir vazifedir.
Topluma veya bireye karsi islenen bir sucu hos gormeyelim, suclulari korumayalim ama, suc isleyen bir insani da aramizdan dislayip atmayalim. Belki o kisi hatasindan donecek, pisman olacak, bundan sonra duzgun bir yol sececektir. Ama bir defa suc isledi diye ona baska bir sans verilmezse bundan sonra da suc islemesi tesvik edilmis olacaktir. O zaman onu dislayanlar ve suca tesvik etmis olanlar daha buyuk bir suc islemis olurlar.
Cenabi Hak, gunahkâr kullarini tovbe etmek sartiyla affediyor. Onlari hic gunah islememis gibi kabul ediyor. Biz de gerek kendimiz, gerek baskalarini affetmesini bilelim.
Hayatta her sey o kadar hizli degisiyor ki, yillarin degil gunlerin bile ardindan yetismek mumkun olmuyor. Her sabah kalktigimizda hayatimiza yeni bir teknolojinin girdigini goruyor, yeni bir hayat tarzi ile tanisiyoruz. Aile hayati, anne baba ve cocuk iliskileri, orf ve âdetler gibi sosyal bunyemiz de kabuk degistiriyor. Bu degisimler olurken, cok onemli bazi degerlerimiz de degisiyor, kimisi yok oluyor, kimisi bozuluyor.
Bunlarin basinda aile saadeti ve cocuk yetistirmek gibi temel konular gelmektedir. Zira aile toplumun cekirdegidir. Cekirdek bozuldugu zaman meyve de bozulacak, yabani bir hale gelecektir. Hizli degisim temposu icinde cocuklarini ihmal eden ve onlara gerekli ilgiyi gosterip faydali bilgiyi ogretmeyen anne ve babalar, daha sonra ne kadar pisman olsalar da bunu telafi etme imkani bulamayacaklardir. Belki bu sucluluk duygusu omur boyu beyinlerini kemirmeye devam edecektir.
Yarin “ keske” diyerek pismanlik atesi ile pismemek icin bugunu iyi degerlendirmek zorundayiz. Bilgi caginin verdigi guzel imkanlari mumkun oldugunca degerlendirerek once kendimizi, sonra da cocuklarimizi en iyi sekilde egitmeliyiz. Esasinda cocuk egitimi basli basina bir ihtisas alanidir. Universitelerde pedogoji kursuleri kurulmakta, cocukla nasil iletisim kurulmasi gerektigi bilimin isigi altinda arastirilmaktadir.
Hayattaki hizli gelisim ve degisim belki en fazla kucuk beyinlerde ve minik kalplerde tesir etmektedir. Bu degisimlerin musbet yone kanalize edilebilmesi, ancak bilincli anne babanin yapabilecegi bir istir.
Bu gun tv de haberleri izlerken kapkac yapan, bir kosede tiner ceken, ceteler kurup harac kesen cocuklari gordukce belki onlara ofke ile bakiyoruz. Polis yakaliyor, hakim saliveriyor diye adalet sistemine kiziyoruz. Belki de “yola gelmez bunlar” diye dusunerek ofkemize, bir tutam da umutsuzluk katiyoruz.
Ama o cocuklarin da bizim icimizden ciktigini, onlarin da bir anne ve babadan dunyaya geldigini dusunup, buyukleri hic sorguya cekmiyoruz. O kucucuk cocuklar buyuk suclar islerken sadece onlara “suclu” deyip kendimizi temize cikartiyorsak, haksizlik yapiyoruz demektir. Cocuklar sucluysa, onlara sahip cikmayan buyuk insanlar da pek masum degildir oyleyse. Akli sonmemis, vicdani olmemis olan buyukler, kendilerini kucuklerden daha suclu hissetmelidir.
Bir anne veya baba, “ buyuk bir suc isleyen cocugu karsisina alip ” ne istediysen aldik, ne ihtiyacin varsa karsiladik, neyini eksik ettik de boyle yapiyorsun” dedigi zaman cocuk da onlara donup “ sevgiyi eksik ettiniz, harami helali ogretmediniz, kul hakkini bildirmediniz” diyebiliyorsa, acaba cocuk mu sucludur, yoksa onu yetistiren ailesi veya ogretmenleri mi?
Sucluluk duygusu aslinda insanin fitratindaki bir kontrol mekanizmasidir. Insan yaptigi bir isin yanlis olabilecegini bu mekanizma sayesinde anlar ve davranisina bir anlam yukler. Bir fiil ve davranis sonunda birisi zarar goruyor ve bu zarara sebep olanin da icinde bir aci, yureginde bir daralma meydana geliyorsa, bu iyiye isarettir. Bas agrisi ve ates, nasil bir hastaligin habercisi ise, sucluluk duygusu da yapilan bir yanlisi haber verir bizlere. Boyle bir sucluluk duygusu karsisinda yerimizde durmamali, yanlisi kabullenip ona teslim olmamaliyiz. Elbette, huzurun basladigi bir cizgi vardir otelerde, iste bu cizgiyi buyuk bir inancla ve sabirla aramaliyiz.
Cocuklarimiz icin de ayni davranis bicimi gecerlidir. Onlar da hata yapar, suc isler, bazen âsi olur, isyan ederler. Ama cocuklarin yuregi buyuklerden daha temizdir. Onlara yaptiklarinin yanlis oldugu guzel bir sekilde ifade ve izah edilirse, cabuk duzelirler. Yanlistan cabuk donerler. Bu da yine buyuklere dusen bir vazifedir.
Topluma veya bireye karsi islenen bir sucu hos gormeyelim, suclulari korumayalim ama, suc isleyen bir insani da aramizdan dislayip atmayalim. Belki o kisi hatasindan donecek, pisman olacak, bundan sonra duzgun bir yol sececektir. Ama bir defa suc isledi diye ona baska bir sans verilmezse bundan sonra da suc islemesi tesvik edilmis olacaktir. O zaman onu dislayanlar ve suca tesvik etmis olanlar daha buyuk bir suc islemis olurlar.
Cenabi Hak, gunahkâr kullarini tovbe etmek sartiyla affediyor. Onlari hic gunah islememis gibi kabul ediyor. Biz de gerek kendimiz, gerek baskalarini affetmesini bilelim.
Friday, December 01, 2006
Kurs. kurs, kurs..
2 ay once kayidimi yaptirdigim kursa carsamba gunu basladim. Kursun adi "Islamic councelling" yani Islami terapistlik kursu. Turkce de tam karsiligi danisman oluyor. Uzun zamandir istedigim bir kurs oldugundan buyuk bir hevesle kayit olup katildim. Ilk ders izlenimlerim cok olumlu gecti. Aslinda universite bittikten sonra bu alanda egitim almayi dusunuyordum ancak bu kursun ozelligi musluman bir kurum olan Muslim Welfare tarafindan duzenleniyor olmasi. Kurum 30 sene once kuruldugunda bina bir kac kisi ile sosyallesmek icin kullaniliyormus. Sonrasinda tanisan kaynasan bu kisilerin sayilari artarak bir cok projeye imza atmislar. Mutlu aile projesi anneleri egitmek, cocuk disiplini, ahlak ve terbiye hususlarinda bayanlara kurs sagliyor. Evlilik ve buna benzer pek cok kurslari mevcut. Katildigim kursun orijinal fiyati 700 pound olmasina ragmen sadece 50 pound odedik. Muslumanlari tesvik amacli duzenlenen bu kurs icin hukumetten yardim alinmis. Fiyati cok cazip geldigi icin kacirmak istemedim. Muslumanin sorunu oldugunda kendi toplumundan yardim talebinde bulunacaktir. Onu en iyi kendi kulturunden dininden biri anlayacaktir.
Grup 15 ogrenciden olusuyor. Sinifta Tek Turk benim. Diger ogrencilerin cogu Asya kokenli. Banglades, Pakistan ve Hindistan’li. Hocamiz Irlanda’li; kendi muayenehanesi var, psikoterapistlik yapiyor ve kolejde ogretmen. Ayrica alkole karsi tedavi merkezinde de calistigini soyledi. Derse baslamadan once hocanin ilk sordugu soru dikkatimi cekti. “Saat kacta namaz kilacaksiniz, derse kacta ara vermemi istersiniz?” Yan taraf mescid olmasi nedeniyle ezan ile birlikte derse 20 dk ara verildi. Kursa katilanlar arasinda avukat, psikiyatrist, psikoloji mastir ogrencisi ve imam da bulunuyor. Digerlerinin mesleklerini hatirlayamiyorum su an ama hepsinin hali hazirda bir kariyeri vardi. Kendilerini tanitirken 15 kisi ayni sekilde “toplumumuzda musluman terapistlere cok ihtiyac var, bu alanda ihtiyacin ve talebin cok olmasi nedeniyle burada bulunmaktayim” dediler.
Avukat ve psikiyatrist (daha once operator imis) olan bayan ile ders arasinda sohbet ettik. Avukat muvekkilerine, psikiyatrist ise hastalarina daha faydali olmak, onlarin sorunlariyla daha yakindan ilgilenerek yardimci olmak ve profesyonel terapi etmek icin bu kursu tercih ettiklerini soylediler.
Grup arkadaslari ile hemen kaynastik. Hepimiz ayni dine mensup olsak da pek cok farkli ilgi alanlari, ihtiyaclari olan insanlariz. Ilk derste etkilesim oldukca iyiydi. Bu kursun oncelikle kendimi tanimam acisindan cok faydasi olacagini dusunuyorum. Uzman bir terapist olabilmenin yolu ilk olarak kendini tanimaktan geciyor. Kursun 2. yilinda bu nedenle ogrencilerin ogretimlerine son verdigini soyledi hocamiz. Herhalde kendi kendileri ile yuzlesemedikleri ve gerceklerden korkup kabul edemedikleri icin diye dusundum..
En buyuk ilim kendini bilmektir. Yunus Emre'nin de dedigi gibi; "İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendini bilmezsin, Bu nice okumaktır."
Gunluk yasamda herkes kendisini terapist ilan edebiliyor. “az once arkadasimla 1 saat telefonda gorusup onu terapi yaptim” yahut “ben cok iyi terapi yaparim, derdini bana anlatabilirsin” tarzinda cumleler duyariz. Terapi sadece dinlemeden ibaret gibi gorunsede, temelinde; psikoloji, psikoterapi egitimi ve yaklasimi gerektigi bilimsel olarak kanitlanmistir. Bu yuzden Islami terapinin modern psikoloiji ile muslumanlarin inanc ve prensiplerini devamlı olarak bir arada ve uyum icerisinde kapsamasi gerekiyor.
Her hafta kurs sonrasi ogrendiklerimle ilgili dusunce ve hissettiklerimi yazmaya devam edecegim.
Saglicakla..
sen BENI sevmiyorsun
maturidi ve eşari itikadi iki mezhep
hüsün kubuh meselesi (güzellik ve çirkinlik)
mesela bir çiçek neden güzel?
maturidi derki; allah ona güzel dediği için güzeldir
eşari derki; hayır zatında güzellik olduğu için allah ona güzel demiştir
ben şimdi bir cicegi neden sevmek zorundayım diye düşündüğümde
neden?
çünkü ben güzeli sevmeyeceksem
mahbub
Subscribe to:
Posts (Atom)