Thursday, September 14, 2006

Peygamber Efendimiz'in (sav) Bir Günü

Sabah
Yeryüzünde günlük hayat sabah gün doğmadan başlar. Şebnemlerin oluşmasından, tomurcukların açılmasına; kuşların ötüşünden, nesimin esmesine varıncaya kadar hemen bütün varlık kendilerine mahsus dilleriyle gün doğmadan külli bir zikir halkasına otururlar. Zira bu saatler baharın başlangıcına, insanın rahm-ı madere düştüğü döneme, yer ve göklerin altı günlük yaratılış serencamesinin birinci gününe benzer, onları hatırlatır ve onlardaki şuunât-ı İlahiyeyi ihtar eder. İnsan da, diğer varlıkların cibillî bir şekilde kurmuş olduğu zikir halkasına, şuurlu bir şekilde iştirak eder ve başta namaz olmak üzere değişik zikir ve aktivitelerle güne başlar.

Öğle
Öğle zamanı, bir yılla kıyaslandığında yaz mevsiminin ortasına, insan ömrüyle kıyaslandığında gençliğin kemaline, dünyanın ömrü ile kıyaslandığında dünyada insanın yaradılış devrine benzer ve onlardaki rahmet tecellilerinin nimetlerini hatırlatır.

İkindi
İkindi vakti, yıl içinde güz mevsimine, insan ömründe ihtiyarlık vaktine, peygamberlik silsilesinde son Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in saadet asrına benzer. Günlük işlerin sona ermeye başladığı, gün içinde mazhar olduğumuz sağlık, selâmet ve hayırlı hizmet gibi İlahî nimetlerin meyvesinin alındığı zamandır. Güneşin batmaya yüz tutması ile de insan, dünyada bir misafir olduğunu, her şeyin geçici olduğunu anlar. İşte bu zaman diliminde, ebediyet isteyen, ebed için yaratılan ve ayrılıktan acı duyan insan ruhu, ikindi namazını kılarak Allah’a münacât eder, zevalsiz ve nihayetsiz rahmetine iltica eder, hesapsız nimetlerine karşı şükür ve hamd eder.

Akşam
Akşam vakti, güz mevsiminin sonunda pek çok canlının ölmesine benzer şekilde, hem insanın bir gün vefat edeceğini, hem de kıyametin başlangıcında dünyanın harap olacağını ihtar eder. Böyle bir anda insan ruhu, şu önemli işleri yapan Zat’ın dergâhına durmayı, "Allahü Ekber" diyerek fani olan her şeyden el çekip O’na hamd etmeyi, O’nu tesbih etmeyi, büyüklüğünü bir daha haykırmayı şiddetle arzu eder.

Yatsı
Yatsı vaktinde karanlık her tarafı kaplar, gündüz görünen şeyler adeta yokluğa gömülür, sanki vefat etmiş insanın geriye kalan eşyası da arkasından vefat edip unutulur. İmtihan için verilen dünya hayatının bütünüyle sona erdiğinin bir göstergesi gibidir. Adeta mutlak tasarruf sahibi olan Allah’ın yüceliği, ülfet perdesine sık sık gömülen insanoğluna bir daha gösterilmektedir. Çünkü Allah (c.c.) gece ile gündüzü, kış ve yazı, dünya ve âhireti bir kitabın sayfaları gibi kolaylıkla çevirir, yazar, bozar, değiştirir. İşte aciz, zaif, muhtaç ve geleceği karanlık gören insan bu vakitte yatsı namazını kılarak, her şeye gücü yeten ve gerçek bir dost olan Allah’a yönelir, dayanır ve sığınır. Onu unutan ve karanlığa gömülen dünyayı, o da unutup, dertlerini dergâh-ı rahmete döker. Ayrıca ne olur ne olmaz, ölüme benzeyen uykuya dalmadan önce son ibadetini yapıp, günlük hesap defterini güzelliklerle kapatmak ister.

Gece
Gece vakti ise, hem kışı, hem kabri, hem âlem-i berzahı hatırlatarak insan ruhunun Allah’ın rahmetine ne kadar muhtaç olduğunu hatırlatır. Dolayısıyla gece kılınacak teheccüd namazı, kabir gecesinde ve berzah karanlığında önümüzü ve evimizi aydınlatacak vazgeçilmez ışık kaynağımız olacaktır.

Prof.Dr Abdulhakim YÜCE

Yazinin tumu >>>

Hayirli Cumalar..

3 comments:

Anonymous said...

hayırlı cumalar sanada

ladybird said...

Allah razi olsun gulce.

akra fm dinliyorum, cok guzel, tavsiye ederim..

Anonymous said...

BİR ALANA BİN BEDAVA
Böyle bir alış veriş merkezi olsa. Ne alırsanızı alın, yanında on tane, yetmedi yir tane, hatta elli tane, hatta yüz tane de bedava verilse. Hayal bu, bin tane bedava verilse... Herhalde herkes işi gücü bırakır, böyle bir mağazada bir şeyler almak için kuyruğa girer. Belki saatlerce kuyrukta beklemeyi de hiç çekinmeden göze alır.
Şimdi, böyle bir alış veriş merkezi olur mu? diye aklımıza gelebilir. Ben de diyorum ki, böyle bir alana bin bedava veren bir mağaza var. Kâinat çarşısındaki dünya mağazasında, kâinatın sahibi bir alana binlerce bedava sevap dağıtıyor. İçinde bulunduğumuz üç aylarda bu hediyeler onbinlere, Kadir gecesi gibi özel gecelerde ise, otuz binlere ulaşıyor.
Cenab-ı Hak lütuf ve kereminden, bizlere her gün 24 altın değerinde 24 saatlik sermaye veriyor. (Gördüğünüz gibi sermaye de bizim değil, bize verilmiş.)Bununla ahiretiniz için alış veriş yapın, ta ki orada perişan olmayasınız diyor. Yaptığımız alış verişlerde de 0'nun rızasına uygun hareket ettiğimiz takdirde bir saate karşı on, yüz, bin saatlik sevablar, yani ahiret erzakı veriyor. Ramazan kampanyalarında bu hediye sevaplar otuz binlere ulaşıyor.
Dünya işlerinde üç kuruşluk kâr için beş takla atan insanlar, böyle binlerce kat kâr elde etme imkanını değerlendiremiyorlarsa, insanlıklarını sorgulamaları gerekir diye düşünüyorum. Akıllı insan menfaatini düşünür. Meşru dairede az emek ve sermaye ile çok para kazanmak işini iyi bilen insanların yapacağı bir iştir. Üç günlük dünya için dört günlük rızık kazanmaya çalışırken, her türlü zorluğa katlanan insan, sonsuz bir hayat için, en kolay yoldan en büyük bir kazancı elde etmek gibi bir fırsatı geri çeviriyorsa, o insan akılsız olduğu gibi, hem sağır ve kör, hem de nankördür.
İşte Ramazan-ı Şerif gibi bir fırsat daha ayağımıza geldi. "Fırsatlar bulutlar gibidir" Böyle bir bulutun her damlasında binler rahmet yağarken bundan istifade etmeyenler, fırsat kaçtıktan sonra çok pişman olacaklardır. Ama son pişmanlık fayda vermeyecektir.