Tuesday, November 14, 2006

Sucluluk Psikolojisi

Cinaralti etkinligi icin bu ay yazacagimiz konu “sucluluk psikolojisi”.

Suçluluk Psikolojisi mi?! Bu da nerden çıktı böyle ? dediginizi duyar gibiyim. Diger konulara (Istanbul, iman) gore spesifik oldugunun farkindayim. Nerden estigini merak edenler icin;

Hayatimizda yaptigimiz hatalar, yanlis davranislar sonrasi bilincli ya da bilincsiz kendimizi suclu hissettigimiz zamanlar olur. Bazen de cevremizdeki insanlar yaptigimiz yanlislara karsilik kendimizi suclu hissetmemiz icin adeta elinden geleni yapiyorlar. Kah sozlu kah tavirlariyla bunu cok guzel ifade ediyorlar. Son zamanlarda sikca rastladigim bu davranis uzerine dusundum ve arastirilmaya yazilmaya deger olarak gordum. Ha deyince konu cikmaz dyenler icin bazi basliklar dusundum.

Sanal hayatta chat, bosa vakit gecirme vs sonrasi duyulan sucluluk
Ayrilan eslerde cocuklarin sucluluk duymasi
Calisan annenin sucluluk duygusu
Aldatma nedeni ile ese karşı duyulan suçluluk duygusu
Islenenen gunahlara karsi duyulan sucluluk
Annenin bebegine karsi (kabullenememe) duydugu sucluluk

Simdilik aklima gelen konu basliklari bunlar. 3 Aralik tarihine kadar konu uzerinde dusunme ve yazmak icin vaktimiz var. Yazilarinizi bana mail araciligi ile ulastirirsaniz sevinirim. Katilmak isteyen herkese kolay gelsin.

9 comments:

Aşk-ı Beka said...

Çok güzel bir konu seçmişsiniz..inşallah güzel açılımlar olur..sevgiler :)

Bâd-ı Sabâ said...

...ağır bir mevzu, keşke havadan sudan yazabileceğimiz bir konu seçilmiş olsaydı.

Pek çok kişi pembe dizi edebiyatı yapacak şimdi :-/

Kimisi Allah'sızlar okumasın da yazmasın da falan diyecek, benim sinirlerim depreşecek sonra..

Öyle ya, Allah bizden iyi mi bilecek, o ne anlarmış; aslında dünyayı bize verecekti ki görecekti nasıl Tanrı olunurmuş!?

Suçluluk psikolojisi mi dediniz!

Kime karşı peki, neyin suçluluğu, ve dediğim gibi neye karşı suçluluk?..

Ben özgürüm heyyy, tarzı bir anlayış ile gününü gün eden Ademoğlu; kendisini hiç de suçlu görmüyor hatâlarına karşı.

Hayır kardeşim, biz suçluyuz diyerek, bir yanlış varsa bu bizimdir söylemiyle hatayı paylaşanı da az!

Sen kabahatlisin; sen suçlusun, şunu niye böyle yaptın; bu böyle olmaz; git başımdan; allah cezanı verecek; vıdı vıdı vıdı...

El aman yâ Rabbi, Gına geldi gitmiyor! Beni kutsa, bu Gına'yı da ıslah eyle...

Hayatı çekilmez kılmak için çok çaba harcıyoruz, demek ki hiç bişey yapmasak hepimiz de mutlu olacağız...

Güneş Batınca,
Kâzım Mızrak

Bâd-ı Sabâ said...

- Denge ve Otokontrol -

Ahmet bey konuya yapıcı yaklamışsınız, sağolun efendim.

Evet kişi kendisini affedebilmelidir. Affedemiyorsa bir sorun var demektir.

Nasıl bir sorun mu, enaniyet gibi!

Kişi kendisini önemsiyordur, ve bu sebeple affedemiyordur; oysa önemsizdir işte, ölüm ile birlikte yok olup gidecektir şu fâni dünyadan..

***

Tabi şunu da unutmayalım; kişi hatâsını, yanlışını büyütütüğü ölçüde Allah (c.c) onun cürmünü küçültür!

***

Haydi bakalım, burdan yakın..

Şimdi yanlışlarımızı önemsizleştirelim mi, yoksa eyvah ben ne yapmışım mı diyelim?.

Bâd-ı Sabâ said...

-:- Düzeltme -:-

"Allah (c.c) onun cürmünü küçültür!"

Hatâlı bir anlatımda bulunmuşum, hem de çok büyük bir hatâ.

Bir rivayete göre demeliydim, oysa ben bir yargı ifadesi kulanmışım yukarıdaki cümlede.

Bu yorumla beraber, yanlışımızı düzeltmiş olalım inşâallah..

K. Mızrak

Anonymous said...

suçluluk duygusuna kapılabilecek kadar vicdanı sönmemişlere ne mutlu !
bu duyguya kapılmak mesele değil, kapılamamak mesele... her insan suçludur... her sıradan insan günahkardır... bunun bilincinde olmak; suçumuzu bastırmak, ört bas için önemli bir gerekçedir bizlere... "herkes yapıyor nasılsa" der geçeriz mesela... herkesin işlediği bir suç, görmemezlikten gelindiğinde artık suç olmaktan çıkar, meleke haline gelir... fakat bu bizi kurtarmaya yetmez :)
tüm insan davranışlarının iki sebebi vardır... bir insan bir şeyi ya acıdan kaçmak, ya da zevk almak için yapar... tüm suçlar da bu iki unsur üzerine işlenir... ya acıdan kaçmak için suç işleriz, ya rahata kavuşmak için... içimizde bir ses erdemli olmanın yollarını bağıra bağıra haykırırken, işleyeceğimiz suçun cazibesi tıkar kulaklarımızı... cinayet de işlesek duymayız artık o sesi...
insan tutunmak ister... kuru bir dala, rüzgara, denize, aya, aşka, yalana... oysa gerçekler böyle değildir... duymak ya da görmek istemediklerimizi yok sayarak suç işlemeye devam ederiz... savunma mekanizmamız her an devrede, her kelimeye karşılık verecek şekilde ayarlanmıştır artık... şu yalan dünyada, yalan bir dünya daha kurarız yalanlara tutunacağımız...
peki çözüm nedir derseniz, "affetmek" derim kanımca... insan, suskun bir vicdanla hatasının farkına varıp, pişmanlık duyup, bir daha yapmamak üzere kendisini bağışlamalıdır... aksi taktirde ya kendisinden nefret eden bir benlik ortaya çıkacaktır, ya da benliği onu bir ejdarha gibi yutup kendine katacaktır... kendisiyle barış içinde yaşayan bir insan, dışarıyla da barışık olur... suç işlemekten daha çok kaçınır...
buraya kadar psikolojiyle "pembe dizi edebiyatını" birleştirdik kazım beyin tabiriyle :) bir de işin inanç boyutu vardır... bu duygu insana niçin verilmiştir bu konu üzerinde düşünmek gerekir. insanın yaşamın idame ettirebilmesi için nelere ihtiyaç vardır ? örneğin suya... Yaratıcı bu yüzden suyu yaratmış... neye ihtiyacımız var ? güneşe... güneşi yaratmış... havaysa havayı yaratmış... içimizdeki en derin arzulara bile cevap verebilecek kadar, her şey Yaratıcının mülkünde mevcuttur... sonsuzluk hissimizi karşılamak için sonsuz bir alem olan ahireti yaratmış... suçluluk duygusunun yaratılış sebebi, Yaratıcı dan af dilememizden başka ne olabilir ? "eğer hiç kimse günah işlemeseydi, Allah onları yok edip, günah işleyip de kendisinden af dileyen bir kavim yaratırdı" şeklinde bir hadis vardır..
demek ki günahlar da, suçlar da, cezalar da; tıpkı iyilik ve mükafatlar gibi insan için yaratılmış... bir suçun ya da günayın pençesine kapılıp, "benim kaderim buymuş" diye orada kalmayı tercih etmek büyük bir hatadır...
suçluluk psikolojisinin insan üzerindeki negatif yansımaları, affetmek ve affedilmekle silinir... merhamet eden insan, ne kendisine ne de çevresine suçluluk duygusu aşılayamaz... hem Yaratıcı merhamet edeni sever, ona merhamet eder... fakat burada ince bir nüans vardır... Ahmet beyin de dediği gibi, "vurdumduymazlık" adına değil, bir daha yapmamak üzere affetmeliyiz kendimizi... işte beraatin mutluluğu, özgürlüğün hazzı; kendine ve başkalarına zarar vermeden yaşamak...
huzurlu günler herkese...

suveyda said...

"Hayatı çekilmez kılmak için çok çaba harcıyoruz, demek ki hiç bişey yapmasak hepimiz de mutlu olacağız..."

Kazım Beyin bu sözleri üstüne bişey okuduğumu hatırladım.

Julie Luis Borges(yazar),evrenin sonsuzluğu ve ondaki metafizik sırlar üzerinde düşünmenin öneminden söz ederken Richard Burgin (öğretim üyesi ve yazar),
"iyi ama insanlar zamanlarını evrendeki mucizeler üzerinde düşünerek geçirseler belki bugünkü uygarlık ve teknoloji düzeyine erişemezler, gelişim için gerekli olan işlerden hiçbiri yapılamazdı" diyor.
Borges'in cevabı harika:
"Ama bence günümüzde gerektiğinden çok fazla iş yapılıyor"
....
Hayatı bu kadar zorlaştırmaya ve mutluluğu altın kafeslere yada kaf dağına koymaya hiç gerek yok aslında.
,,,,,

son bişey:bende pembe dizi edebiyatında bişey yazmayı düşünüyordum, Kazım beyin sinirlerini depreştirecez sanırım:)

ladybird yazayımmı yazmayayımmı diye papatya falı yapacam:)

ladybird said...

Tesekkur ederim Aşk-ı Beka. InsaAllah dedigin gibi olur. Konuyu begenmeyip elestirenler de mevcut.:) Gerci simdiden uzun uzun konu uzerinde yazilmaya baslandi bile:) Merak icerisinde bekliyorum diger yazilari.

diger yorumlara cevap vermek icin biraz dusunmem gerekiyor. Ne demis yazar..

Buyuk olmak, buyuk sonuclara ulasmak degil; buyuk dusunmek, buyuk hissetmek ve buyuk davranmaktir.

suveyda sana da cevabimi msn de verecegim :D

suveyda said...

Benimde her türk vatandaşı gibi blog hizmetinden yararlanma ve bunun bir uzantısı olan yorumuma cevap alma özgürlüğüm var ladybird hanım bilmem haklarımı hatırlatmama gerek var mı?
ne uzun cümle kurdum ya:)
burası ciddi bir blog msn de sulanır olay:))

cuma vakti, ezanlar okunuyor, adımlarla yaklaşılıyorlar camiye, dualar yetişiyor, eller açılıyor, yakarışlar yakarışlar ve Rabbe yöneliş...
cümlemiizn duası kabul olsun.
cumanız mübarek olsun.
ezan okunuyordu bu yoruma denk geldi.aynısını yukarıda yazsam bişey olmaz heralde bayan blog sahibesi:)

Bâd-ı Sabâ said...

(@ Süveydâ: Bizimkisi acz-i
edebîyat kardeş, sen yaz,
okuruz inşâallah..)