Sunday, May 28, 2006

İstanbul’un Fethi (Fethin 553. yıldönümü)


İstanbul fethedilecektir. O günkü adıyla “Konstantiniye” muhakkak Müslümanların eline geçecektir. Hâkim, Müstedrek’inde Allah Resûlü’nün bu haberini naklederken, bu mu’ciznûma ihbarı: لَتُفتحَنّ القسطنطينية فلَنِعْمَ الأمير أميرها ولنعم الجيش ذلك الجيش “Konstantiniye elbet birgün fetholunacaktır; onu fetheden asker ne güzel askerdir; ve onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır.” cümleleriyle verir.

Hemen her devrin büyük kumandanları ve cihangir bahadırları, hem de tâ sahâbe devrinde başlayarak, bu kutlu habere mâsadak olmak için defalarca İstanbul’a kadar gelmiş ve geriye dönmüşlerdir. İşte Ebu Eyyûb el-Ensârî de o gelip dönenlerden geriye kalmış İstanbul’un bağrında, İstanbul’un gerçek değeri bir inci gibidir. Ben burada herkesin mâlûmu olan bazı hususları tekrar etmekten hem sıkılıyor, hem de zaman israfı sayıyorum ama, yine de hicap duya duya bir-iki hususu arzetmeden geçemeyeceğim:
İstanbul fethedildiği gün surlara çıkıp, sancağını diken Ulubatlı Hasan, sıradan bir nefer değildi; o Enderunda yetişmiş bir zabitti ve aynı zamanda Fatih’in ders arkadaşıydı.

O devrede onlar birkaç kişiydiler. İstanbul’un ilk kadısı Hızır Çelebi, Ulubatlı Hasan ve bir de Cihan fatihi Muhammed Han Hazretleri bunlardan sadece üçü. Beraber okumuş, beraber yetişmiş ve aynı ders halkasında talebelik yapmışlardı.

Ulubatlı, surlar aşıldığı gün vücudu bitevî delik deşik olması pahasına, surlara çıkmış ve pek çok yara bere içinde olmasına rağmen bayrağı surlara dikmeye muvaffak olmuştu. Bir müddet sonra da Fatih bu levendin başı ucundaydı. Ulubatlı, son anlarını yaşıyordu. Dudağındaki tebessüm Fatih’i hayrete düşürmüştü. Sordu: “Niçin tebessüm ediyorsun?” Cevap verdi: “Biraz evvel buraları Allah Resûlü teftiş ediyordu. O’nun gül cemalini gördüm. Sürûrum bundandır..”

Dokuz asır evvel haber vermişti. Dokuz asır sonra da orayı fethedecek ordunun içinde bulunuyordu. Ben de, buna itimaden, hep diyorum ve hep diyeceğim: “Üç-dört kişi dahi olsa, samimi bir kalple, dine hizmet için bir araya gelseler; muhakkak Allah Resûlü’nün ruhâniyâtı orada hazır olacak, onları ve orayı şereflendirecektir.


İşte, İstanbul’un fethi de sıdkın diğer şahitleri misüllü Allah Resûlü’nün doğruluğunu gösteren delillerden biri olduğu gibi, Ebû Eyyûb el-Ensarî de bu şehadetin inandırıcı ayrı bir şahidiydi; zira orasının fethedileceğini ilk duyanlardan birisi de oydu.. ve onun içindi ki, tâ Medine’den kalkıp gelmiş ve cesedinin İstanbul’a defnedilmesini vasiyet etmişti.

Kaynak

Konu ile ilgili diger yazilar;

Fetih Ruhuna Kusanmak

Fetih

8 comments:

ladybird said...

"Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan
Sana selâm getirdim, Ulubatlı Hasan'dan
Senki burçlara bayrak olacak kumaştasın
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın."


Arif Nihat Asya

Anonymous said...

Bizim ellerimizin ulaştığı yere
Onların hayalleri bile ulaşamaz

istanbul/since1453

life said...

Tüylerim diken diken oldu.İnşallah her daim samimi müminlerden oluruz da peygamberimizin ruhaniyetini hakederiz.

tahin said...

Amiin...

ladybird said...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne
çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!
İlle İstanbul'da bul!
İstanbul,

tahin said...

Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

Anonymous said...

bir zamanlar gece gündüz dinlediğim şiirdi
vehala ençok hoşuma giden 2. şiir 1.si zindandan mehmede mektup

Suat Saygın said...

Ecdad bizi gorse ne derdi acep, cok merak ediyorum....