Friday, April 13, 2007

Epilogue&Epping

Gitmek; sessizligin sesini acip, gurultunun sesini kismaktir diyor yazar.



Ben de bu aralar surekli ormana gidiyorum. Firsat buldukca kendimi ucsuz bucaksiz sinirsiz yesilin arasina atiyor kus civildasmalari ve ruzgarin sesi ile ruhumu dinlendiriyorum.. Cicekleri acmis agaclar, yemyesil cimenlerden akan sukunet ve huzur hic bitmesin istiyorum..Bol bol hayal kuruyor; kus olup ucmak, ruzgar olup esmek istiyorum..



Bugun ormandan sonra civarinda bulunan kamp bolgesini gezdim. Gunluk karmasa ve kargasadan uzak rahatlatici bir ortamda yurudum.









Huzur bulmak icin 40 dk direksion sallayarak geldigim bu parkin icinde surekli yasayan bu guzel eve sahip insanlar mutlu&huzurlu mudur acaba ?

Orman icerisinde boyle bir evde yasamak isterdim..





Sevgisizlikten kurumus..

Bu agac cok mutsuz gozukuyor.. Bulutlar aglasa da bu dallar sevgililerine kavussa.. kavussa da yapraklari ile doya doya muhabbet etse, sevisse..


13 comments:

emircan said...

Yeşillik,sessizlik,yürüyüş,kendini dinlemek..Çok huzur verici ve şu aralar çok ihityacım var!Sizin yerinizde olmayı yeğlerdim..

Bâd-ı Sabâ said...

@

Oralar hep böyle yeşil olsa gerek. Britanya kuzey 'e yakın bir yerde kalıyor (ya).. okyanus 'un hemen yanı başında.

İngiltere 'de yağmur ve bulut eksik olmazken.. Türkiye 'de 4 mevsimi yaşamak mümkün (oysa).. Sonbahar, kış.. ilkbahar, yaz )

Hepsinin güzelliğini de ayrı ayrı yaşıyor insan.. Güneydoğu 'nun da Britanya gibi olmasını dilerdim.. keşke, yem yeşil olsaydı Şanlı Urfa, ve Diyarbakır (da).

Aslında bunu demek istemiştim baştan beri ) sonunda, söyleyebildim.

Resimler çok güzel.. şu bahçesi kilitli resimle yakından ilgileniyorum. Bloğumu kapatmak zorunda kalırsam bir gün.. bulunmaz kaftan misâli durur, anasayfada )

Müziklere gelince.. ikinci müziği sabırla dinledim bir süre, ve beğenmedim. Orjinal hâli değildi sanırım, sonradan eklemeler yapılmış olsa gerek..sağdan soldan birileri bağırıp duruyor )

İlk parça ise.. tek kelime ile hârika, diyorum ) fakat, o da yarım kalmış. Bu arada, iyi ki de yağmur yağmıyormuş.. yoksa kanatlanamazdınız.. nezle, grip olmak da cabası.

Anonymous said...

Gitmek, ne kadar gizemli bir kelime aslında. Ama günlük hayatın deli dolu akışı içinde o kadar çok insan bir yerlere gidiyor ki, "gitme" nin gizemi bu kargaşa içinde kaybolup gidiyor. Büyük şehirlerin kalabalık cadde ve kaldırımlarına baktığımız zaman, insanları karınca sürüleri gibi hareket halinde görürürüz. Kimi sâkin, kimi aceleci, kimi üzgün, kimi şaşkın, kimi kararlı, kimi de ürkek adımlarla hep bir yerlere doğru "gitme" halindedir. En güzel gitmeler ise, güzel yerlere doğru gitmelerdir.

Güzel yerler deyince, elbette ilk akla gelen yerler, ağacı yaprağı, çiçeği çimeni, suyu ve gölgesi bol olan yerlerdir. Betonun ve demirin soğukluğundan, toprağın ve yeşilin serinliğine, araçların homurtusundan kuş seslerinin cıvıltısına, sokakların gürültüsünden derelerin şırıltısına doğru akıp gitmektir. Oralarda rüzgarların nefesini ve sükutun sesini dinlemek, böylece gönlünü eğlendirip ruhunu dinlendirmek, insanın kendisine yapacağı en güzel iyiliktir.

Ladybird de kendine bir iyilik etmiş, güzelliklere doğru akıp gitmiş. Ne güzel etmiş. Gelirken de dostlarını unutmamış, gördüklerininin en azından bir kısmını küçük karelere sıkıştırıp bizlere de takdim etmiş. Teşekkür ediyoruz efendim.

Hayat dediğimiz uzun yolculuk, hep daha güzele ve daha mükemmele doğru bir yolculuk değil midir? Ruhlar âlemi dediğimiz görünmezde gelip, anne karnında var olduk. Oradan dünya dediğimiz gayet geniş ve bir çok güzellikleri içinde barındıran bir mekada kendimizi bulduk. Buradan da gittiğimiz zaman, dünyadan çok daha geniş ve güzel bir âleme doğru (inşallah) yolculuğumuz devam edecek. Yani her gittiğmiz yer, geldiğimiz yerden daha mükemmeldir. Öyle ise, gitmekten şikayetçi olup, kısa vadeli hasretlikler için " ah" çekmeye gerek yoktur. Hasret dediğmiz şey, vuslata giden yolun bir kesitinden ibarettir.

Hayatı bir devir daimden ibarettir. İnasn hayattan gittikçe geldiği noktaya da yaklaşmaktadır. Yani dünya hayatı ahiret hayataına dönüştüğü zaman, bütün gitmelerin sonsuzluk âlemine gelme olduğu anlaşılcaktır.

Bütün gitmekler hayra, iyiye güzelliklere doğru olsun efendim

birisinin yeri said...

oldukca hos. ama fonda gerilim muzigi olsa kesin korkardim. fotograflar ve manzara harika tabii ki ancak nedense su birlesik kralligin soguklugundan midir ne?
Allah sizlere kolayliklar versin. sahi tahin neler yapiyor?

ladybird said...

Bir kac ay sonra siz guzelim vatanimda yayla havasi teneffus ederken bizler de sizin yerinizde olmak isteyecegiz emircan bey :)

Evet Kazim bey buralar hep yesil diyebiliriz. Okyanus mu dediniz... Britanya okyanuslari muthistir. En son gittigimde 2 hafta kendime gelememistim. O derece yani :)

Ingiltere'de yagmur bulut eksik olmasa da sisini, pusunu, yagmurunu bulutunu seviyorum..

Asil Iskocya cok yesildir. Bulutlar el ile dokunacak kadar yakin gozukur. Dagi tepesi ile Karadenizi andirir..

Tesekkur ederim. Cep telefonu ile bu kadar cekebildik. Blogu kapatmak zorunda kalmazsiniz ins. Ben de fotoyu cekerken acma/kapama konulu postlarda kullanirim diye dusunmustum. :)

Mercan dede konserine gitmenizi tavsiye ederim o halde :)

Evet yagmur yagmiyordu ama, keske yagsaydi, damlalarin icinde erimek ve nezle grip olmaya raziydim..

ladybird said...

Tesekkur ederim Baver.. Bu evlerde yasama fikri urkutucu olabilir ama ormani, parki, kirlari bahceleri soguk gelmiyor bana. Fakat insanlari ve binalari cok soguk gercekten. Her ne olursa olsun gurbet iste, kendi topragina basar gibi basamiyorsun.. Benimsiyemiyorsun.. Avrupa'nin diger sehirleri de aynen boyle geliyor bana.. Uzun sure Tr'ye gidememis pek cok insandan su sozu duydum; "Vatanima varip ucaktan indigimde topraga kapanip opmek istedim.." Bu duyguyu ancak yasayan, hasret ceken, gurbetlik ceken anlar..

Ote yandan buraya o kadar cok alismisim ki, yaz tatilimin 3.4. haftasindan sonra Londra kaldirimlarini ozledim demeye basliyorum :)

Ne orada ne burada.. Bir ayagimiz orada bir ayagimzi burada.. Hayatimiz boyle gecip gidecek.. Rabbim sonumuzu hayr etsin ins..

tahin cok iyi.. ellerinden oper :)

ladybird said...

Ahh tuh.. Gonulpinarini unutmusum :) Eh beklemeye razi nasil olsa... hihih

Anonymous said...

FOTOGRAFLAR GERCEKTEN GUZEL AMA ARKADASLARIN DA PAYLASTIGI GIBI, HAVANIN KAPALI OLMASINDAN MIDIR (BIZ BURADA GUNESLI HAVAYA ALISTIGMIZDAN YA DA), BIR SOGUKLUK HISSEDILIYOR

Bâd-ı Sabâ said...

"Blogu kapatmak zorunda kalmazsiniz ins. Ben de fotoyu cekerken acma / kapama konulu postlarda kullanirim diye dusunmustum."

@ Ladybird

- Bizimkisi tedbir münasebetiyle.. dost 'lara haber salmak.
- Hiç kimse, üç kuruşluk keyif uğruna bloğunu kapatmaz.. diye düşünüyorum.
- Kapalı sayfaları görünce, üzülüyorum. Sanki.. birileri ölmüş gibi.
- Belki de aksi yönde.. mutluluğu keşfetmişlerdir. Neden olmasın ki.. .

Âmin,

suveyda said...

ben geldimmmmmmmm:)
yeni sayfan hayırlı uğurlu olsun.
ne kadar çok değiştiriyon bi sabit dursan olmuyormu.tamam yenilik istiyorsun anladık ama bu kadarıda fazla:)
ama hoş olmuş.tebrikler.
zevk sahibi insansın ne de olsa.aynı ben:)

o gittiğin yerlerde pek tekin durmuyor gözümde.inş yalnız gitmedin.yalnız yalnız gezme oralarda.zararlı zararlı:)

ama hakkaten soğuk gibi duruyorlar.
vatanımda vatanım.oraya sıcaklık katan bitek sensin.
iltifat ücretimi verirsin artık bir ara:)

Suat Saygın said...

Görüntüler bana memleketimi hatırlattı(Trabzon'u), orda da yağmur çok, tabii insanlar daha sıcak. Ankara içinde yine yeşillik görebiliyorum ama hele şu çevreyoluna çıkıp bozkırı görünce bana bir haller oluyor, bülbülün vatanı gibi, neyse gurbetlik de böyleymiş demek ki!!!

Anonymous said...

Kapali hava mi? Hava sicakligi nerdeyse 30 dereceye yaklasti, pisiyoruz biz burada yahu! Burasi: Ingiltere.

Anonymous said...

yok yok... bir gün ormanın içinde bir evim olacak. belki dağ evi. akşamları bahçesinde balık kızartacağız. denize yakın olacak tabi, sonra sandalla açılmalı biraz... hmm.. ay beni tahrik ediyor bu resimler yaaa! (: